YA RAB! BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI? | YA RAB! BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?

YA RAB! BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?

 YA RAB! BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?

              ( Gazze’ye İthaf Olunur)

             Dün bize idi, bugün Filistin’e!

            "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?" (A’râf Suresi 155. Ayetin bir kısmı)

            “YA RAB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?

            MAHŞERDE Mİ BİÇARELERİN YOKSA FELAHI!

            NUR İSTİYORUZ… SEN BİZE YANGIN VERİYORSUN!

            YANDIK DİYORUZ… BOĞMAYA KAN GÖNDERİYORSUN!

            Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,

            Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,

            Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;

            Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

            Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,

            En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...

            Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

            Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

            Emvâci hurûş-âver olurken melekûta?

            Can sesleri boğsunda gomulsun mu sukuta

            Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,

            Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

            Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

            Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

            Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,

            Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

            İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?

            YA RAB, BU NE HÜSRANDIR, İLAHİ, BU ZİLLET?

            MAZLUMU NEDİR EZMEDE, EZDİRMEDE MANA?

            ZALİMLERİ ADLİN, HANİ ÖLDÜRMEDİ HALA!

           CANİ GEZİYOR DİPDİRİ… CAN VERMEDE MASUM!

           SUÇ BAŞKASININDIR DA NİÇİN BAŞKASI MAHKUM?

           Lâ yüs'ele binlerce sual olmasa du kurbân;

           İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

           EYVAH! BEŞ ON KAFİRİN İMANINA KANDIK;

           BİR UYKUYA DALDIK Kİ: CEHENNEMDE UYANDIK!

           MADAM Kİ, EY ADL-İ İLAHİ YAKACAKTIN…

           YAKSAYDIN BU A MEL’UNLARI… TUTTUN BİZİ YAKTIN!

           Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

           Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!

           Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

           Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

           Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

           Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

           En kanlı senâatle kovulmuş vatanından,

           Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

           İSLAM’I ELİNDEN TUTACAK, KALDIRACAK YOK…

           Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!

           YETMEZ Mİ MUSAB OLDUĞUMUZ BUNCA DEVAHİ?

           AĞZIM KURUSUN…YOK MUSUN EY ADL-İ İLAHİ!” (Üstad M. A. Ersoy)

           Biz bunları hak ediyor muyuz? Büyük ölçüde, evet.

           Ayrıca “Büyük bir imtihandan” geçiyoruz.

           Gazze kahramanları, tarihe “İnsanlık tarihinin en kahraman mücahitleri” olarak geçecek,

           Bir avuç yiğit, tüm dünyanın tırstığı “Küresel eşkıya Ziyonist izrael, Amezrail’den” korkmayarak,

           Canını feda ederek, her gün tek tek öldürülmekten, ölmektense, vuruşarak, yiğitçe ve onurluca ölmeyi tercih ederek şehit olacak, ebedi saadeti kazanacaklar,

           İki milyar Müslümanın, başta yöneticileri olmak üzere, bütün bir fertleri, seyretmek ve kınamaktan başka hiçbir müeyyide uygulamadıkları, güçlerini ve imkanlarını kullanmadıkları için korkarız ki imtihanı kaybedeceklerdir.

           Hep birlikte kaybedeceğiz!

           En büyük sevincimiz ve duamız, yanılmak olacaktır!                15712/2024

                                                                                                              Osman Karagüzel