NİNOVALI ADDAS, YALOVALI ABBAS | NİNOVALI ADDAS, YALOVALI ABBAS

NİNOVALI ADDAS, YALOVALI ABBAS

 NİNOVALI ADDAS, YALOVALI ABBAS

 

Yalova’nın meşhur Termalindeyiz. Sıcak su, kaplıca olarak bilinen yerde, bir ağacın altında yapılan oturma bandında… Az ileride Gazi Evi var. Daha ilerilerde insanların el emeği, göz nuru eşyalar sattıkları, bağ/bahçelerinden topladıkları sebzeleri pazarladıkları küçük ve aynı zamanda otantik pazar.

Biraz soluklanmak için ağacın dibinde oturduk. Oturakta sırt çantalı, sakallı, yanında çarşaflı sayılabilecek bir libasa bürünmüş hanımıyla bir din kardeşimiz oturuyor. Elinde Milli Gazete… Onu evirip çeviriyor, okuyor.

Selam verdim. Selamımı aldı. Göz göze bakıştık. Nereli olduğunu sordum. Yalovalıyım dedi. Adı Abbas.

Ben de nereli olduğumu söyledim. Biraz tanışma faslı muhabbetten sonra, elindeki Milli Gazeteyi göstererek: “Ne yazıyor?” diye sordum.

Neyi anlatayım ki, dedi.

Bu seçimlerde ne yapıyoruz? diye sordum.

“Bizim yolumuz belli… Siz ne yapıyorsunuz?”

Biz istikrardan yanayız. Ülkemiz, kazandığı kazanımlardan geri gitsin istemiyoruz. Hristiyan Avrupa’nın, İsrail’in, içerideki mason ve farmason taifesinin, PKK’nın ve bilumum İslam düşmanlarının “gitsin, gitsin” diye tempo tuttuğu Cumhurbaşkanını Abdülhamit Cennetmekanın yalnızlığına terk etmek istemiyoruz… 

Hangi siyasi düşünceden olduğumu anladı ve başlangıçtaki gülümseyen yüzü durgunluğa geçti. Yüzüme bakarken yere bakmaya başladı.

Devam ettim: “Siz de her halde Abdülhamit’in yalnızlığına, Menderesin mazlumluğuna, Erbakan Hocanın çaresizliğine terk etmezsiniz Cumhurbaşkanımızı!

Hafif gerdan kırarak başını yukarı kaldırıp tekrar önüne baktı. Acı bir gülümsemeyle: “Millî Görüş gömleğini çıkarırken düşünecekti onu!” dedi.

İsrail’den ödül alırken düşünecekti. Papanın elini sıkarken düşünecekti.

Hımm, dedim. Millî Görüş gömleği ne idi? Millî Görüş kapitalizm miydi? Sosyalizm miydi?

Çok iyi biliyorsun ki Müslümanlıktı, dedi.

Peki Tayyip Bey Millî Görüş gömleğini çıkarınca Müslümanlıktan da çıktı mı? Şu anda Müslüman değil mi?

Başını yana yuna salladı. “Bilmem” dedi.

Bilmediğine göre ya Millî Görüş İslam değil, ya da Milli Görüş gömleği İslam’ın gömleği değil. Öyle olsa Türkiye’de cenaze namazına gidebileceğiniz, selam verip alacağınız bir avuç insan kalmış! Ne dersin?

Ayasofya’yı ibadete açan, Taksime cami yaptıran, açık açık Kuran okuyan, frak ve smokin giymeyen bir insana “Müslüman değil mi diyorsun?”

İsrail’den ödül aldıysa, Hz. Peygamber: “El harbü hud’atün:Harp hiledir” diyor. Müslüman hile yapsa caiz değil mi?

Hz. Peygamber Taifte taşlandıktan sonra Mekke’ye girebilmek için Müşrik olan Mut’im b. Adiy’in himayesine girmişti. Bu peygamberimizin Müşrik olmayı kabul ettiği anlamına mı geliyor?

Merhum Necmettin Erbakan Hocamız Nizam Partisinin kapatılmasından sonra İsviçre’ye sürgüne gönderilmişti. Eski Milli Birlikçiler ki; başlarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur var; onun istemesi ve araya girmesiyle İsviçre’deki sürgün cezası kaldırıldı ve Türkiye’ye döndü. Hatta Milli Selamet Partisini kurmasına izin verildi. Şimdi Erbakan Hocamız Kemalist mi olmuştu?

Papayı ziyarete gitti. Papa Türkiye’ye geldiğinde onu karşıladı. Doğrudur. Papa bir devlet başkanıdır. Monako gibi, Liechtenstein gibi, Brunei gibi…

Bunlar için mi Necmettin Erbakan’ın tüm hayallerini gerçekleştiren, milletin ve ümmetin umudu olan, dünyanın tüm egemen güçlerine meydan okuyan, rahmetli Erbakan Hocamızın hapis cezasını ev hapsine çeviren, oğlu Fatihin bile sözlerinin satır aralarında beyan ettiği “Babam da bugün olsa ittifaka katılırdı. Babamın öldüğü gün “ben ıslıkladım”diyen Canan Kaftancıoğluyla mı beraber olacaktım?” Babamın öldüğüne ıslık çalanlarla mı, babamın ev hapsine çıkmasını istemeyenlerle mi beraber olacaktım? Tabi ki; yapılmasıyla babamın da gurur duyacağı İHA ları SİHA ları yapanların yanında olacağım.” gerçeği hiç imanınıza vicdanınıza dokunmuyor mu?

Şu yengemizin giysisini sembolik olarak yırtan kadınların partisine nasıl mühür vuracaksınız?

Ben söyledikçe Abbas Efendi öte dönüyor, yukarı bakıyor, beri dönüyor, gazeteyi bir katlayıp bir açıyor… Yüzüme baktığı yok.

Dedim ki; Abbas kardeş! Peygamberimiz Taifte taşlandıktan sonra bir üzüm bağına sığındı. Ona bir köle üzüm getirdi. Peygamberimiz üzümü yemeye başlarken besmele çekince adam: “Buralarda senin bu dediğini söyleyen kimse yok” dedi.

Peygamberimiz: Sen nerelisin, buralı değil misin?

Adam: Ben Ninovalıyım.

Peygamberimiz: Adın ne?

Adam:Addas.

Peygamberimiz: Demek Ninovalısın. Kardeşim Yunusun memleketinden.

Addas: Sen Yunusu tanıyor musun? Hem nasıl kardeş oluyorsunuz? O çok önce yaşadı!

Peygamberimiz: Evet kardeşiz. O peygamberdi, ben de peygamberim.

Addas bu söz üzerine kalktı ve peygamberimizin başını öptü. Müslüman oldu.

Ninovalı Addas bir cümle ile Müslüman oldu. Yalovalı Abbas kan kardeşini, din kardeşini, kendi ocağından büyüyen bir insanı, yirmi bir yıldır ülkeyi her alanda kalkındırmış, ümmetin derdine koşmadığı köşe bucak kalmamış bir lideri, bütün Hristiyan ve Siyonist merkezlerinin, içeride ne kadar İslam ve vatan düşmanı varsa hepsinin düşmanı bir lideri bir roman dolusu cümle bile sarf edilse anlamıyor ve yalnız bırakıyor!

Ne diyelim? Yolun açık olsun Abbas Efendi. Mührü vururken dikkat et de elin çivilere(oklara) batmasın. Ömür boyu parmağın kanar, vesselam!

 

Ahmet Sait YURTSEVEN