ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDEN | ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDEN

ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDEN

 ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDEN

 

İÇİNDEKİLER

 

1-birinci bölüm

gelibolu fatihi süleyman paşa

 

2-ikinci bölüm

habeşli bilal’in kardeşi,

 

3-üçüncü bölüm

yahya çavuş

 

a-30 ve 31. alay veya ikinci siper

b-ne sandın

c-kumkale

d-kerime ana

e-kadir oğlu sadık gözüpek kahraman

f-55.alay’ın destan

g-Gelibolu

h-barbar türkler

i-silahını vermeyen şehit

 

4. bölüm

 

a-silahını vermeyen şehit

b-allah yardım ediyor türklere

c-dağ bayır aşarak

d-yarbay hüseyin avni

e-hasan dayı

f-şehadet şerbetini içtiler

g-bombasırtı

i-çimentepe de altı kahraman asker

j-bu topraklar

k-kınalı hasan vatana kurban

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

GELİBOLU FATİHİ SÜLEYMAN PAŞA

 

Gelibolu fatihi Süleyman paşa

Fethetti Bolayır’ı Malkara’yı

Fethetti Çorlu’yu İpsala’yı

Gelibolu fatihi Süleyman paşa

 

Süleyman Paşa’nın yiğit mi yiğit komutanları

Ece Bey Kadı Fazıl, Hacı İlbey

Karaoğlanoğlu Kara Hasan oğlu

Süleyman Paşa’nın yiğit mi yiğit komutanları

 

Kara Timur Han, Akangu

Daha nice alnı açık yüzü ak

Yüreği apak genç komutanlar genç kahramanlar

Kara Timur Han, Akangu

 

Yıl 1354 yılı

Orhan Gazi’nin büyük oğlu emir buyurdu:

’Fethedin şahbazlarım

Şu bizim Rumeli’yi ‘diyerek

Yıl 1354 yılı

 

Geleceği apaydınlık bir renkli sinemaskop filmi gibi görerek

Süleyman Paşa şu bizim Rumeli fatihi

Süleyman Paşa fethetti Rumeli’yi

Geleceği apaydınlık bir renkli sinemaskop filmi gibi görerek

 

Hey Gelibolu fatihi koca Süleyman Paşa

Yaşa sen Gelibolu fatihi çok yaşa

Fethetti Gelibolu’yu Hayrabolu’yu

Gelibolu fatihi Süleyman paşa

 

Hey Süleyman Paşa Süleyman Paşa

Çok yaşa hay sen çok yaşa

Çok yaşa Süleyman Paşa sen çok yaşa

 

Hey Karaoğlanoğlu hey Kara Hasan oğlu

Hey İlbey hey Ece bey

Hey beylerbeyi Ece Bey

 

Hey hey de hey hey

Hey hey de hey hey

Birinci Bölüm

 

2

 

Yıl 1354

Süleyman Paşa

Orhan gazinin büyük oğlu Süleyman Paşa

Anlı şanlı bir sefer eyledi Gelibolu’ ya

Fethetti Gelibolu’yu

 

Kâfir Rus, Bulgar,

Engirüs Efrenç beyleri hem ne beyler

Burnu yere düşse inip almayan

Küçük tepeleri ben yarattım

Büyükleri babamdan kaldı

Diyerek kurum kurum kurumlanan bu beyler

Gurur abidesi daha bilmem neyin nesi

Gururlarını hiçe sayıp onursuzca gidip yalvardılar

Hazarda minnet etmeyip selamı sakınacakları

İstanbul tekfuruna

Gidip gelip gidip gelip

Bıkmadan usanmadan

Yalvardılar

İstanbul tekfuru şu bizim Kral Konstantin

Konstantinopolis hükümdarı

Kral Konstantin

Otuz bin asker

Ve altmış gemi ilen

Saldırdı İslam askerine

Süleyman Paşa Orhan Gazi’nin büyük oğlu

Toplayarak İslam askerini

Buyurdu:

’Saldırın aslanlarım dayanarak Allah’a

Din Allah’ın oluncaya kadar

Doğruların yardımcısıdır Allah’

Süleyman Paşa’nın sesi ta uzaklardan duyuldu

Duyuldu Süleyman Paşanın sesi uzaklardan

Süleyman paşanın sesini duyan İslam askeri

Cansiperane bir azimle savaşa koyuldu

Olağanüstü bir çabayla koyuldu savaşa

Süleyman paşanın sesini duyan İslam askeri

 

Süleyman Paşa’nın sesi inletiyordu dağı taşı

Dağı taşı inletiyordu Süleyman paşanın sesi

Sanki savaştan önce biliyordu kavuşacağını Allah’a

Süleyman paşanın askeri

Sal yapıp ağaçlardan karşıya geçti

Ağaçlardan sal yapıp karşıya geçti Süleyman paşa

 

Süleyman Paşa’nın askeri kırk kişiydi

Süleyman Paşa’nın askeri Çanakkale boğazını geçti salla

 

Süleyman Paşa’nın askeri

Cinpe kalesini fethetti

 

Süleyman Paşa’nın sesi hüzünlüydü

Sesi hüzünlüydü Süleyman Paşa’nın

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

HABEŞLİ BİLAL’İN KARDEŞİ

Habeşli Bilal’in kardeşi

Habeşli Hacı Mesut

Bu nefesi nereden buldun

Nereden buldun bu sesi

Mülazım Emin bitik mahvolduk kaybettik

Bu savaşı derken

Habeşli Bilal, Habeşli Bilal

Gönder şu mutlu haberi Aziz Çavuş’la

 

Aziz Çavuş, Aziz Çavuş bilirim siz

Dersiniz kaybettik Çanakkale’yi

Hatta size kalsa kaybettik çoktaaan

İstanbul’u Anadolu’yu

Ama ben deriiiiiiiiiiiim ki

Kazandık zaferi

Yıkıldı gitti düşman neferi

Yıkılsın gitsin bin beter olsun

Git söyle Mülazım Efendi’ye

Git söyle davul çaldırsın

Davul zurna çaldırsın git söyle

Düğün bayram olsun git söyle

Zerde pilav pişirsin

Zafer bizimdir arkadaş

Zafer elbette bizim olacak

Çünkü zafer inananlarındır ancak

 

Çanakkale Destanı/ İkinci Bölüm 2

 

SEDDÜL BAHİR KİLİT BAHİR

Yıl 1915

Puslu bir 25 Nisan sabahı

Çıkar göklere ahı mazlum milletin

Seddül Bahir’de

Düşman çıkarmış askerini denizden

Aşmış Seddül Bahir’i

Düşman çıkarma yapmış Seddül Bahir’den

 

Seddül Bahir, Seddül Bahir olalı

Ne gördü böyle bir mahşeri ne tanıdı

Seddül Bahir, Seddül Bahir olalı

Seddül Bahir set olalı zulme

 

Ne böyle bir zulüm, gördü ne böyle bir kıyamet

Allah’ım bu müthiş bir zulüm ne korkunç bir kıyamet

Bir yanda düşman askeri

Fransız, İngiliz, Ansak ve Hindi

 

Bir yanda Alman General John Eber

Geber düşman askeri geber

Geberemezsin

Değil 100 bin 200 bin

Milyonlarca askerini pisipisine

Çanakkale boğazında ölüme terk etsen de

Seddül Bahir’i ele geçiremezsin

 

Vermeyiz

Değil 100 bin 200 bin

Milyonlarca askerini versen bile

Değil bu vatanı

Bir karış toprağını bile

 

Değil

Bütün Avrupa’yı

Bütün dünyayı aç kurtlar gibi salsan üzerimize

Bizi ezmeden

Cesetlerimizi sermeden yere

Ruhumuzu esir etmeden

Paraya pula sarışın Avrupalı aşüfteye

Elde edemezsin

Edemeyeceksin asla

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 

YAHYA ÇAVUŞ

Yahya Çavuş ne oldu

55.Alay’a ne oldu

Binlerce kişiyle savaşan

100 kahramana ne oldu

Ne oldu senin Mehmetçiklerine

Uçtular mı yoksa Cennetçiklerine

Hepsi şehit mi oldu

Kıskanarak birbirlerine

İçtiler kana kana

Şehadet şerbetini

İçtiler şehadet şerbetini içtiler

Birer birer içtiler

Kana kana içtiler

Doya doya içtiler

Şehadet şerbetini içtiler

Şehadet şerbetini içtiler

Kendilerinden geçtiler

Görünce cennet bahçelerini

Görünce kendilerinden önce cennete gidenleri

Görünce orada zevk-ü safa edenleri

Hurilerle beraber zevk bahçeleri-

İçinde zevk-ü safa edenleri

 

Haydi gelin dediler siz de bizimle beraber gelin

Zevk- ü safa edelim

Bir safa bahşedelim dil-i naşade

Naşad olan gönül ehlini

Şad edelim

Şad edelim

Şad edelim ehl-i dili

Şad edelim

Şad edelim

 

Zevk- ü safa bahşedelim gelin o dil-i şad’a

Açalım sinemizi düşman ateşine

Açılsın gül bahçeleri önümüzde

Açılsın cennet bahçeleri önümüzde

Görünsün gözlerimize

O sinesinde tomurcuk memeleri olan huriler

O huriler ki camdandır elbiseleri

Görünür altından parlak bedenleri

Sahiplerine sonsuz zevk vadederler

Onlarla olmak bin ömre değer

Onlarla olmak bin ömre bedel

Aç sineni ateşten mermilere

Götürsün seni o sonsuz zevk bahçelerine

 

Vuramaz korkarım seni ehl-i küfrün topu tüfeği

Öldürmez korkarım seni ehl-i küfrün mermisi fişeği

Bu iman karşısında kimse duramaz

Öldürmeden binlerce kafir askerini

Göndermeden o melun ruhları cehenneme

Göstermeden o kafirciklere alevli ateşi

Göstermeden o kafirciklere sonsuz cehennemi

 

Aç sineni ateşten mermilere aç aç

Bu iman dolu sine karşısında hiçbir güç duramaz

Varamaz seni hiçbir kafir tüfeği topu vuramaz

Vuramaz seni hiçbir kafir mermisi fişeği bombası vuramaz

Vursa da o iman yürekli insanı hiçbir güç durduramaz

Durduramayacak dünya durdukça var oldukça kainat

Ta kopuncaya kadar kıyamet

Var oldukça kainat hiçbir güç seni durduramaz

Durduramaz seni durdukça dünya var oldukça evren

 

Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok senin

Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok amma

Göğsünde volkan gibi fışkıran

Yanardağ gibi fokurdayan imanın var senin

Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok senin

Bir mermiye iki kafir gebertmek en kutsal hedefin senin

 

Yahya Çavuş hadi söyle şimdi nerde Alay’ın nerde askerlerin senin

Hepsi yok oldular ya görünmez oldular

Uçtular kanatlanıp cennete

Şimdi Cennet’te uyuyorlar

Yok yok uyumuyorlar orda uyumak yok

Zevk ve safa içinde eğleniyorlar o tomurcuk göğüslülerle

Amme suresinde müjdelenen o genç hurilerle

Kevser şarabından içiyorlar

Altlarından ırmaklar akan köşklerinde

Zevk-ü safa ediyorlar

Zevk-ü safa ediyorlar

Şeffaf elbiseler giyen o güzel gözlü hurilerle

Tenleri nurdan güzel göğüslü hurilerle

Alevli zevkler içinde ateşten danslar eşliğinde

Ateşli rakslarla yanarak kavrularak

Zevk-ü safa ediyorlar

Kendilerinden geçiyorlar

Ateşli danslar içinde

Kendilerinden geçiyorlar

En yakıcı buselere kanıyorlar

Ateşli buselerle vuslata kanıyorlar

 

30 VE 31. ALAY VEYA İKİNCİ SİPER

Çanakkale toz duman

Çanakkale Mahşer

Çanakkale kan kıyamet

Emrediyor Komutan

Çıkarak yüksekçe bir taşın üstüne

Başlıyor konuşmaya

Konuşma konuşma değil mübarek ölüm emri

Başladı komutan ölüm emri yağdırmaya nefere

 

Arkadaşlar dedi

Arkadaşlar

Düşmanla aramızda

Yaralı gazilerimiz ve mübarek şehitlerimiz var

Kimi acısından inlemekte

Kimi imdat diye bağırarak yardım istemekte

Kimi sesi soluğu kesmiş bir yardım gelir mi diye yeri göğü dinlemekte

Ama vaktimiz dar

Daha yapacak çok işlerimiz var

Ne şehitlerimiz gömecek zamanımız

Ne de yaralılarımızla ilgilenecek halimiz var

Durmaya dinlenmeye savaşa fasıla vermeye imkan ve mahalimiz yok

Ölen ölmüş rahmet-i Rahman’’a kavuşmuştur

Yaralılarımızı Allah’’a emanet etmekten başka çaremiz yok

Vatan bizi beklemekte

Düşman ayağı altında inim inim inlemekte vatan

Vatanın kendisi ağır yaralı

Şehit düştü düşecek

Bu durumda hiç bir şeye ne imkan ne ihtimal var

Tek yol savaşmak

Taarruz etmek zorundayız

Aksi halde düşman bize saldıracak

En iyi müdaafa taarruzdur

Ve önce Çanakkale’’yi işgal

Sonra Payitaht’’ı postallarıyla kirletecek

Hain düşman

Pis postallarıyla

Mescitlerimize girecek

Harem-i namusumuzu kirletecek

 

Haydi aslanlarım

Emrediyorum size

Öleceksiniz

Ama asla dönmeyeceksiniz geri

Ölürsek şehit olacağız dönersek hain

Hainin yeri cehennemi zümera

Savaştan kaçmak hainliktir kahpeliktir korkaklıktır

Aramızda kahpenin korkağın hainin yoktur yeri

 

Komutan sustu

Dağ taş sustu

Sustu bütün kainat

Sustu bütün hayvanat

Sustu bütün nebatat

 

İndi komutan o yüksekçe taşın üstünden atıldı ileri

Çıkararak rovelverini belinden

Açarak emniyetini

Sürdü mermileri namlusuna

Diğer komutanlar da onunla beraber

Ardından ne mi oldu merak edeceksiniz

4000 kişilik o kocaman yürekli ordu

Atıldı peşlerinden komutanlarının

Onlar da takmışlardı tüfeklerine süngülerini

Hücum ettiler

Basarak şehitlerin üstüne

Basarak acıdan inleyen yararlıların üstüne

Düşman siperlerden ölüm kusuyordu o aslan neferlerin üstüne

 

Ama onlar yılmadılar

Öldüler

Ölenleri gördüler

Üstlerine basarak ilerlediler

Saldırdılar düşman üstüne

Atılarak düşman siperlerine

Süngüden geçirdiler

Allah Allah nidalarıyla hepsini birer birer

Korkmadan yılmadan

Tereddüt etmeden bir an bile

Aldırmadan ardarda gelen mermilere şarapnellere

Siper ederek göğüslerini

Ölüme aldırmadan

İçerek şehadet şerbetini

Serdiler binlerce düşman askerini yerlere

Gömdüler düşman leşlerini siperlere

31. Alayın postacısı gelir anlatır durumu Alay Komutanı Albay Sabri Bey’’e

Anlatır olduğu gibi

Ne bir eksik ne fazla

Başka bir emriniz var mı diye soruyor Yüzbaşımız diye

30. Alay’’ın Posta başı da aynen tekmiller durum vaziyet aynıdır orda da

İkinci bir emre hazırdır alay diye

 

Albay Sabri bey emri tekmiller

Söyleyin komutanlarınıza der

Hücum edin 2. Siperlere

 

NE SANDIN

Nereye kovacaksınız bu kahraman milleti

Ne hain planların var senin

Bu gözü pek fedakar milleti

Anadolu’ya mı hapsetmektir niyetin

 

Ne sandın sen bu aziz milleti

Korkarak seçecek mi bu zilleti

Boyun mu eğer namert düşmana

Kabul eder mi sanırsın zilleti

 

Namusunu pay-i mal eder mi sandın

Bu zillete katlanır mı ebedi

İnancını kaybetmeyen bu millet

İzzetini kaybeder mi sandın

 

Zalim ve cahil bir ırktı değil mi

Asıl zalim ve cahil sensiz

Yeter artık senin bu zulmün

Herkesi kendin gibi mi sandın

 

Sen bu milleti aptal mı sandın

Bu şanlı vatanı verir mi sandın

Sen bu milleti korkak mı sandın

Sana boyun eğecek koyun mu sandın

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 

KUMKALE

Kumkale’de ne işin var Fransız askeri

Ölmeye mi geldin bu topraklarda

Ülkende toprak mı kalmadı ölmek için

Yazık oldu telef oldu bunca askerin

 

Yazık ki yazık körpe evlatlarına yazık ettin

Her biri ana kuzusuydu geldiklerinde

Her biri hayat doluydu ölüp gittiler

Bir toprak bile bulamadılar ölüp gittiler

 

Onlar belki kahramandı belki yiğittiler

Yaşasalardı çok şey yapacaklardı

Aşık olacaklar evlenip mutlu olacaklardı

Çocuklar getireceklerdi dünyaya mavi gözlü

 

Her biri öldü gitti kör kurşunla yazık

Murat almadan gittiler kavuşamadan gittiler

Yaşam doluydular yaşamadan gittiler

Pisi pisine gittiler pisi pisi gittiler

 

Geldiler vatanlarına bir türlü dönmediler

Vatan hasretiyle gittiler hasretle gittiler

Doyamadan gittiler yavuklularına

Geldiler vatanlarına bir türlü dönmediler

 

Haintepe geçti düşman eline yazık

Can verdi orada yüzlerce şehit yazık

Hain Anzak kıydı canlarına yazık

Şehit oldu yüzlerce yiğit orda yazık

 

Trunkeytrunkey ne işin vardı burda

Ülkende kalsaydın uzun ömür sürseydin ya

Ülkende olsaydın da yaşasaydın bir ömür

Trunkeytrunkey ne işin vardı burda

 

Gülüp eğlenmek varken ölmek niye

Ölüme koşmakta ne vardı yaşamak varken

Ölmek için buraya gelmenin ne anlamı vardı

Trunkeytrunkey ne işin vardı burda

 

TrunkeyTrunkey ne vardı o filikada

O filikada olanlar oldu Trunkey

Turneye mi çıktı askerlerin Trunkey

Cehenneme turne mi var yoksa

 

Hilde bak bakalım ne görüyorsun

Sahildeki kum yığınları cesetlerle dolu

Ay ışığında nasıl görünüyorlar

Sahildeki kum yığınları cesetlerle dolu

 

Ricketson ne kızıyor ne köpürüyorsun

Bunun böyle olacağını bilmiyor muydun

Buraya gelmek ölmekle eş anlamlı

Bunun böyle olacağını bilmiyor muydun

 

Yüzbaşı David gördün mü kıyameti

Türkler nasıl saldırıyor ateş gibi mi

Şimşek gibi çakıyorlar yıldırım gibi

Çarpıyorlar Yüzbaşı David gördün mü

Kıyameti

 

Askerin nerde senin ne oldu askerin

Kıyıya çıkabildiler mi gökyüzüne

Bakabildiler mi acaba bir kez gündüzleyin

Askerin nerde senin ne oldu askerin

 

Yüzbaşı Frenc askerlerin kuş gibi avlanıyorlar

gördün mü

Kahraman Türk askerleri tarafından bir bir

Unutma bizimkiler pek seviyor tarla farelerini

Yüzbaşı Frenc askerlerin kuş gibi avlanıyorlar

 

O fareler peynir yemeye mi gelmişlerdi

Bir ellerinde şarap kadehleri bir ellerinde

Mezeleri bir de Türk lokumu yiyeceklerdi

O fareler peynir yemeye mi gelmişlerdi

 

Fareler gibi öldüler fareler gibi öldüler

Aç fareler gibi kısıldılar kapana

Aç fareler gibi peynire koşan

Fareler gibi öldüler fareler gibi öldüler

 

KERİME ANA

Kerim Ana kerimdir naiftir vatanseverdir her zaman

Kerime Ana merttir cömerttir onurludur her zaman

Kerime ana vefalıdır sevecendir evlat canlısıdır

Kerime Ana gerekirse vatanın için canını verir

Kerime Ana keremlidir ariftir vatanseverdir her zaman

 

Kerime Ana vatan için canını feda etmek ister

Kerime Ana erkek olmak ister savaşmak ister

Kerime Ana evladıyla aynı yolda olmak ister

Kerime Ana evladına sarılıp yatmak ister

Kerime Ana vatan için canını feda etmek ister

 

Kerime Ana yavrusunu göndermiş Çanakkale’ye

Ya şehit olsun ya gazi olarak dönsün diyerek

Ya gazi ol ya şehit övünsün seninle millet

Övünsün seninle annen diyerek oğluna

Kerime Ana yavrusunu göndermiş Çanakkale’ye

 

Kerim Ana’nın oğlu savaştı canını dişine takarak

Kerime Ana’nın oğlu aç kaldı susuz kaldı uykusuz kaldı

Kerim Ana’nın oğlu şehit oldu Çanakkale’de Ya Allah diyerek

Kerime Ana yavrusunu şehit vermiş Çanakkale’de

Kerim Ana’nın oğlu savaştı canını dişine takarak

 

Toplamış taşı tarağı göçüvermiş Çanakkale’ye

Kerime Ana ahir ömrüm burada geçsin diyerek

Başlamış yaşamaya yavrusunun yanında Kilit Bahir köyünde

Kerime Ana’nın şehit oğlu yatmaktadır Kilit Bahir köyünde

Kerime Ana yavrusunu şehit vermiş Çanakkale’de

 

KADİR OĞLU SADIK

GÖZÜPEK KAHRAMAN

Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam

ayrılmış ana ocağından yar kucağından

gelip katılmış orduya

savaşmak için düşmanla Çanakkale’de

kutlu vatan savunması için

 

karşıda düşman zalim düşman

gaddar düşman acımasız düşman

ölüm saçıyor silahlar durmadan

ölüm kusuyor mitralyözler

ölüm kusuyor havan topları

ölüm saçıyor el bombaları

ölüm saçıyor el bombaları

 

Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam

ayrılmış ana ocağından yar kucağından

gelip katılmış orduya

savaşmak için düşmanla Çanakkale’de

kutlu vatan savunması için

 

Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam

akıllı mı akıllı ince fikir bir adam

korkusuz bir kahraman

gökten mermiler yağmur gibi yağarken

metrekareye binlerce mermi düşüyor

 

zalim düşman gaddar düşman

saldırıyor ardarda durmadan

ardarda patlıyor şarapneller bombalar

havada uçuşuyor bombalar

göz gözü görmüyor barut dumanından

kan ve barut kokusu havaya karışıyor

bütün bunlar olup biterken

olup biterken tüm bunlar

hiç aldırmıyor olan bitene

Kadir oğlu Sadık kahraman

hiç futur etmiyor korkmuyor hiç bir şeyden

kaybetmiyor hiç bir şey Türk askeri neşesinden

coşkusundan hiç bir şey kaybetmiyor Kadir oğlu Sadık

 

Kadir oğlu Sadık tam bir kahraman

kahramanlık destanı yazıyor adam

düşman ara vermiyor bombardımana

ara vermiyor bombardımana düşman

sadık’ın aklına ince bir fikir geliyor

ince bir fikir geliyor ince fikirli korkusuz adama

yepyeni bir süpriz hazırlıyor düşmana

 

savaş bütün şiddetiyle sürerken

o canavar silahlar öüm kusarken

o ince fikirli adam

o alçakgönüllü büyük kahraman

bir şey oluyor garip bir şey

aniden büyük bir hızla fırlıyor yerinden

Kadir oğlu Sadık

çıkarak siperinden

kucaklıyor patlamayan bombaları

götürüyor son hızla düşman siperlerinin önüne

gece boyunca

sürdürüyor bu işi korkmadan yılmadan

ölüme aldırmadan aldırmadan hiç bir şeye

arkadaşları bağırıyor arkasından

etme eyleme canını atma tehlikeye

hem sen ne yapıyorsun bir kere

düşmana cephane de götürmek niye

daha çok Türk askeri ölsün diye mi

düşmana cephane taşımanın neresi iyi

 

itirazlara aldırmadan devam ediyordu o yaptığı işe

durun sabredin diyordu

sabah olunca görürüsünüz her şeyi

dur gitme etme yapma diyen seslere aldırmadan

inatla devam ediyordu yaptığı işe

kararlıydı ısrarcıydı

yaptığı işe devam edecekti

tamamlayacaktı bitirecekti

Kadir oğlu Sadık

koşuyordu durmadan

dost siperlerinden düşman siperlerin

kucağında patlamamış toplarla şarapnellerle

arkadaşları çıkışıyor kızarak öfkeyle

Sadık sen ne yapıyorsun

düşmana silah veriyorsun

düşmana koz veriyorsun

atıyorsun ölüme kendini

atıyorsun ölüme bizi

bunca bombayı niçin taşıyorsun düşman cephesine

bunca mermiyi bunca şarapneli

düşmana cephane de neyin nesi

Kadir oğlu Sadık fütursuz

cevaplar bir yandan herkesi

bekleyin göreceksiniz

sabredin göreceksiniz

bu yaptığım neyin nesi

sabah belli olur Vehbi’nin kerrakesi

ortalık aydınlanıp sabah olunca

başlar mermi atmaya düşman siperlerine

tam isbat etti işte

ardından koskoca bir gürültü

patlar akşam Sadık’ın taşıdığı patlamamış mermiler bombalar

patlar düşman siperlerinde toplar

korkunç bir patlama olur

sanki kıyamet kopar

düşman mevzileri yer ile yeksan olur

kollar bacaklar kesik başlar

fırlar havaya taru mar olur

bombalar patlar art arda

tam isabetle infilak eder patlamamış bombalar şarapneller

düşmana zindan olur her yer

cehennem kesilir düşman siperleri

düşmana cehennem kesilir baştanbaşa kainat

 

ah Kadir oğlu Sadık

gözü pek kahraman

nice kahramanlardan daha kahramana

Çanakkale’yi şanlı yapan

iman bu iman

akıl bu akıl

yok dünyada hiç bir millette

 

Kadir oğlu Sadık

Kadir’in oğlu milletine sadık

yine bir gün kendi tüfeğinden çıkan mermiyle

yaralanan düşman askerini

kurtarırken gitti düşman mermisiyle

ebedi cennetine

Kadir oğlu Sadık

gözü pek kahraman

inançlı cesur bir o kadar da merhametli

yok bulunmaz bulunamaaz

hiç bir millette

bu iman bu akıl bu fikir bu merhamet

Kadir oğlu Sadık

gözü pek kahraman

kadar akıllı

inançlı

merhametli

hiç bir düşman

olmadı olamaz olamayacak

Kadir oğlu Sadık’ın adı unutulmayacak

 

3.KISIM

 

55. ALAY’IN DESTANI

Yahya Çavuş ne yaptın askerini nerde kaybettin

55. Alayın kahraman askerlerine ne oldu komutana ne cevap vereceksin şimdi

Derse Yahya Çavuş askerin nerde

Ne yaptın askerini nerde kaybettin nerde

Haydi Yahya Çavuş haydi

Durma dinlenme yok sana artık bundan gayri

İntikamını al küffardan

Al Balkanların intikamını

Kafkaslar’ın Yemen’in

Filistin’in intikamını Irak eyaletinin Kut’ul Amare’nin

Süveyş’te aç susuz can verenlerin

Medine’de şehadete eren askerin

 

TEĞMEN ALAADDİN

Teğmen Alaaddin nerde alayın

Hani Yahya Çavuş’a emanet etmiştin ya

O kahraman askerlerin nerede şimdi hesabını ver

Mermi çukurlarında mı kayboldu onlar

Cesetleri nerede

Nerde bunca neferin kahraman askerin nerde

Yoksa her biri cennet bahçelerinde midir

Firdevs cennetlerinde zevk-ü sefa alemlerinde

Cennetten daha ala mı şimdiki yerin

 

3. TABUR VE HÜSEYİN AVNİ BEY

Hüseyin Avni Bey 3. Tabura ne oldu

Bunca beyaz bayraklar da ne

Yoksa teslim mi oldun pisi pisine

Yok yok hayır olamaz olamaz olmayacaktır hiçbir zaman

İslam askeri kafire teslim olmaz ölür de şanla şerefle

Teslim olmaz o haine o nanköre o kafire

İslam askeri boyun eğmez eğemez namertçesine o namertlere

Şerefsizcesine

Harim-i namusunu teslim edemez o alçak kafire

 

Hayır hayır onlar beyaz bayrak değil

Türk askeri bu kadar korkak değil

Türk askeri bu kadar korkak olamaz

Onlar yarınki hücuma hazırlık yapan askerin elbiseleridir

Onlar şehadete hazırlanan Müslüman Türk askerinin kefenleridir

Bu elbiseler onlara kefen olacak bunu biliyorlar

Onlar şehit olmaya dünden razılar

Onlar kavuşacaklar Allahlarına tertemiz

Her şeyleriyle tertemiz

Ruhlarıyla bedenleriyle tertemiz

Tertemiz elbiseleriyle kefenleriyle tertemiz

Onlara kefen olacak elbiseleriyle tertemiz

Tertemiz dir İslam askeri ruh ve manasıyla baştan ayağa

Onlar tertemiz olarak Allah’a kavuşmak isteyenlerin kefenleridir

Asla beyaz bayrak değil

Olmaz olamaz

İslam askeri küffara teslim olamaz

İslam askeri Allah’a teslim olur

Teslim-i ruh eder de köle olmaz küffara

 

27. ALAY VE TEĞMEN MUCİP

Teğmen Mucip Topçular sırtından ne haber

27. Alay nerede

300 kişide kalan kaç nefer

Teğmen Mucip 27. Alay 55. Alay’ın kardeşidir

Onun yerine alır madalyasını

O kutsal şehitlerin

Ruhları şimdi nerdedir

Kaldır onun yerine alkışlayalım seni

Yerde kalan sancağını

Kaldır yerlerde sürünmesin o sancak

O sancak dalgalanmalı göklerde

Onun yeri göklerdir ancak

Gökler ne gördü ne görecek sancağın böylesini

Kimse göremedi geremeyecek bir daha asla

Böyle bir sancağın gölgesini

 

GELİBOLU

Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana

Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu

Ağlamaktasın gökten yağmur boşanır gibi

Ağlamaktasın dağlardan seller akar coşar gibi

Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana

Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu

 

Dost birliklerine mi bu ağlaman düşman birliklerine mi

Ağla onlara ağla o fareciklere

Üç kuruşluk peynire yem olan o fareciklere

Hani bir ellerinde de kadehleri olacaktı içleri şarap dolu

Hani Türk lokumu yiyeceklerdi ne oldu

Ağla onlara ağla şimdi ağlamak vaktidir

Bizim ölülerimize ağlaman gerekmez onlar cennettedir

Şehit oğlu şehittir hepsi onlar ölmediler

Uçup gittiler cennetteki yerlerine

Onlar için ağlamak değil gülmek eğlenmek düğün bayram yapmak gerekir

Onlar ölü değiller diriden daha diri

Belki savaşmak için dönmek isterler geri

 

Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana

Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu

Ağlamaktasın gökten yağmur boşanır gibi

Ağlamaktasın dağlardan seller akar coşar gibi

Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana

Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu

 

BARBAR TÜRKLER

Şu pis Türklere hadlerini bildireceğiz

adı batası Türkler canı çıkası Türkler

yok edilmeli değil mi tarih sahnesinden

cahil Türkler barbar Türkler

yok edeceğiz hepsini

yakıp yıkalım ülkelerini

Anadolu bizim olmalı

Asya Afrikla bizim

Kudüs’ü işgal edececeğiz yeniden

hepsini teker teker öldüreceğiz

diri diri gömeceğiz hepsini

kalanları kazıklara geçireceğiz Voyvoda gibi

insan değil bunlar hepsini yok etmeli

yakıp yıkacağız tüm İslam kentlerini

yağmalayacağız padişahın memleketini

Orta Asya’ya süreceğiz unların hepsini

geldikleri yere göndereceğiz

önce sarayın haremini geçireceğiz ele

kadınlarla zevkli saatler geçireceğiz

sonunda onları da gönereceğiz cehenneme

yok edeceğiz bu kötülük tohumlarını bir bir

kaldıracağız şeytanın öfkesini yeryüzünden

alacağız İstanbul’u dirilteceğiz Bizans’ı yeniden

kuracağız Roma imparatorluğunu tekrar

Ayasofya’yı kilise yapacağız bir daha baştan

yıkacağız minareleri haç takacağız Büyük Kubbe’ye

çanlar çalacak İstanbul’un her tepesinden

 

SİLAHINI VERMEYEN ŞEHİT

Köylüler bir gün geziyorlardı

Koyunlarıyla birlikte

Yeşillikler içinde

Çin’de değil Maçin’de değil

Çan’da değil Maan’da değil

Çankırı’da değil Malkara’da değil

Çanakkale’de

Şanlı savaşlara sahne olmuş

Her karış toprağı kanla yoğrulmuş

Metrekaresinde binlerce mermi boğulmuş

Çanakkale’de

Çanakkalenin dağlarında derelerinde

Dere kenarlarında yeşilliklerde

Otlatırken koyunlarını

Dere bayır otlaklarda

Dağlarda bayırlarda

Yayılır koyun sürüleri

Çobanlar başlarında

Dolaşır dururlarken

Yanık türkünün en canlı yerinde

Anlatırlar Çanakkale hikayelerini

Yine bir gün aynı yerlerde

Otlatıyorlardı sürülerini

Sürüler gidiyordu alıp başını

En verimli yerlere

En güzel en verimli en gür otlar neredeyse

Sürü alıp başını giderken

Çobanlar sürü peşinde türküler tuttururken

Bir de bakarlar ki en verimli en gür en güzel otlu yerler

Dururken

Sürüler otluyordu

Kurak topraklarda

İçlerinden hiç biri bile

Yüz sürmüyordu

O gür o verimli o güzel otlara

Bir tutam bile yemiyorlardı

Burada bizi doyuracak

Verimli gür otlar var

Demiyorlardı

Şaştı çobanlar bu işe

Müdahale ettiler bu gidişe

Sürüyü itelemeye çabaladılar

O verimli o güzel o gür yerleree

Ama olmuyordu

Hiç biri oralı olmuyordu

İçlerinden hiç biri bile

Ne yaptılarsa olmadı

Boş kara bakır dolmadı

Bir çare bulamadılar

Ama kendilerini bu işten alamadılar

Anlattılar olayı köy kahvesinde

Oturup bir meşveret tutturdular

Sonunda karar verdiler bir işe

Kazacaklardı

O toprağın altında ne varsa

Bakacaklardı

Toplandılar ertesi sabah

Aldılar kazma kürekleri ellerine

Vardılar o koyunların otlamadığı o meşum yere

Başladılar kazmaya

Kaza kaza vardılar bir mezara

Bir de ne görsünler

 

Mezarda bir nefer

Neferin elinde bir mavzer

Askeri oradan çıkarmak istediler

Çıkarıp daha temiz daha mutena

Daha eşsiz bir yere

Gömmek istediler

Almak istediler elindeki mavzeri

Mavzeri vermedi o kahraman nefer

O kahramana asker vermedi mavzeri bir türlü

Ne yaptılar

Ne ettilerse kar etmedi

Nefer bırakmadı elindeki mavzeri

En sonunda karar verdiler

Vereceklerdi haber

En yakın askeri birliğe

Gelip alsınlar diye

O kahraman neferi

Ve elindeki bir türlü bırakmadığı

O kutlu mavzeri

Geldi bir manga asker

Ve başlarında komutanları

Onlar da uğraştılar

Almaya elinden

O meşhur neferin

Elindeki mavzeri

Olmadı yapamadılar

Vazgeçmedi bırakmadı bir türlü silahını o kutlu nefer

At avrat silah namustur diyordu sanki

Canını verdikten sonra bile

Onları koruyordu

Onların hiç birni

Canı pahasına bile

Bırakmıyordu

Düşündüler taşındılar

Akıllarına bir fikir geldi

O manga askerin başındaki komutan

Seslendi o kutlu nefere

Asker dedi salah bırak

Bıraktı asker

Elindeki mavzeri

Ve alıp götürdüler

Hem o kahraman askeri

Hemde

Bir türlü elinden bırakmadığı

O meşhur mavzeri

Her ikisini büyük bir törenle

Gömdüler en güzel en mutena bir yere

Ve yaptılar üstlerine

En güzel en mutena bir türbe

Şimdi hala o türbeyi gezenler

Bu olayın hikayesini

Rehberlerden dinlerken

Hayret ederler

Ne kutlu askermiş o derler

Keşke biz de olsaydık onun gibi

Kahraman bir asker

 

BEDELİ ÇANAKKALE’DE ÖDENECEKTİR

Teğmen Mehmet Muzaffer’e

Emretti komutan

Otomobil lastiklerini bul getir

 

Teğmen Mehmet Muzaffer

Otomobil lastiklerini nereden bulacaksın

Para yok pul yok

Otomobil lastiklerini nasıl bulacaksın

Otomobil lastiklerini bul getir dedi kumandan

Otomobillerin lastikleri bitmiş

Bu otomobiller gidecek buradan

Nasıl nereden bulacaksın söyle

Parasız pulsuz

Nasıl nereden bulacaksın söyle

 

Haydi bakalım Mehmet Muzaffer Teğmen

Aklını kullan

Sen sağ ben selamet

Otomobil lastiklerini bul

Bul getir bul-lan

 

Bulunacak

O lastikler bulunup

Getirilecek buraya

Getirile

Cek

Düşünür taşınır bir yol bulur

Levazım subayından para ister

Yok der levazım subayı yok

Askere potin almaya para yok nerde

Otomobil lastiğine verecek mangır

Sen neden bahsediyorsun neden

Yok

Levazım subayı der oğlum bak

Ben askere potin bulamıyorum

Asker aç susuz elbisesiz

Ayak potin yok başta serpuş

Askerim üşüyor kaput yok

Teğmen Muzaffer Mehmet

Teğmen Mehmet Muzaffer

Doluya koyar olmaz

Boşa koyar dolmuş

Uykusuz geçirir geceyi

Teğmen Mehmet Muzaffer

Hadi çık işin içinden der kendi kendine

Çık işin içinden der

Zaferle çık

Senin adın Muzaffer

Çıkmalısın

Bu işe bir çıkar yol bulmalısın

Bulacağım der Teğmen Mehmet Muzaffer

Teğmen Mehmet Muzaffer düşünür taşınır

Düşünür taşınır Teğmen Mehmet Muzaffer

Bir çıkış yolu bulmuştur

Teğmen Mehmet Muzaffer kavuşmuştur zafere

Bir çıkış yolu bulmuştur

Bir çıkış kapısı açılmıştır

Fettah olan Allah açmıştır kapıları

 

Ve olur sabah

Ezanlar başlar okumaya

Allah-u Ekber

Allah-u Ekber

La ilahe illallah

Allah en büyüktür

Allah en büyüktür

Allahtan başka yoktur ilah

Namaz uykudan hayırlıdır diyen

Müezzinin sedası duyulur

Ve uyanır gibi bir rüyadan

Teğmen Mehmet Muzaffer

Muzaffer bir edayla kalkar

Camiye doğru yürür

Ve o saat aklına düşer büyük bir fikir

Düşünür

Teğmen Mehmet Muzaffer

Hadi çık işin içinden der kendi kendine

Ansızın bir fikir dank eder kafasına

Kafasına saksı düşmüştür sanki

Bir çıkar yol bulur

Sevinç içindedir

Sevinçten yere basmaz ayakları

Ayakları sevinçten basmaz yere

Düşünür taşınır bir yol bulur

Kılar namazını sevinç içinde

Dualar eder

Ve çıkar yola uykusuz

Yahudi tüccara gider

Ve der

Şu kadar lastik lazım orduya

Yarın hazır et bana

Tamam der Yahudi

Ellerini ovuşturarak

Sevinir sevinçten göğe vuru başı

Tamam evladım der yârin getir parayı

Al lastikleri

Kamyona yükleyeceğim

100 Osmanlı Lirası tutar

Bul bana şu kadar lastiği

Hazır et

Gelip alacağım yarın

Paran hazır

 

Karlı bir iş anlaşması yapmıştı sevindi Çıfıt

Dünyalar onun olmuştu

Servet katacaktı servetine

Devlet katacaktı parasal devletine

Dünyalar onun olacaktı şimdi

Olacaktı zengin Karun gibi

Teğmen Mehmet Muzaffer

Kapanır otel odasına vah neler gelmişti başına

Şimdi ben bu parayı bulamazsam

Bu lastikleri alamazsam

Vay başıma

Olmaz dedi olamaz

Bir çare bulmam lazım

Bulacağım

O lastikleri alacağım

Alıp götüreceğim Çanakkale

Otomobillere taktıracağım

Benim adım muzaffer

Bu işten de zaferle çıkacağım

Sabaha dek çalışır bir banknot hazırlar

Osmanlı banknotu

100 kaime tamı tamına

100 lira yani

O gün için büyük para

Bir servet yani

O yüz lirayla bir ev yapılır

Bir hane

Ya da bir saray yavrusu

100 liralık banknot yazılır

Tamı tamına

Tıpkısının aynısı

Osmanlı lirası

Olursa bu kadar olur

Aslından hiçbir farkı yoktur

Yalnız bir farkı vardır

O zamanlar paraların üstünde

Bedeli Der Saadet’te altın olarak tesviye edilecektir yazılıdır

Hurufat-ı Osmaniye ile

O da yazar

Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye edilecektir

Yazar en güzel yazısıyla

Hurufat-ı Osmaniye’nin

Bu söz de şu demektir

Karşılığı Çanakkale’de altın olarak ödenecektir

Çanakkale’nin altını kırmızı renktedir kan rengi

Çanakkale’nin altını Türk askerinin kanıdır

Türk askerinin kırmızı renkli kanı altından da değerlidir

Mehmet Muzaffer zaferle çıkar bu işten

100 kaimeyi verir lastikleri alır

Götürür birliğine

Duyulur bu olay Der Saadet’te

Şehzade Halim Efendi el koyar olaya

Aldırır yüz kaimeyi

Verdi karşılığını kendi kesesinden çil çil altın olarak

Teğmen Mehmet Muzaffer’in

‘Bedeli Çanakkale’de altın olarak ödenecektir ‘

Demesi

O demektir ki

Mehmetçiğin kanı altın değerindedir

Çil çil altından daha kıymetlidir Mehmetçiğin kanı

Bu topraklar kanla kazanılmıştır altınla değil

Bu topraklar kan dökülerek alınmıştır

Altınla parayla pulla değil

Bu topraklar kan dökerek savunulmuştur altınla değil

Teğmen Mehmet Muzaffer

Alnının akıyla kalkar bu işin altından

Teğmen Mehmet Muzaffer

Yüzünün akıyla çıkar bu işin içinden

Teğmen Mehmet Muzaffer

Sina cephesinde savaşmaya gider Çanakkale’den o otomobillerle

Savaşır durur bütün gayretiyle

Ve bir gün gelir vurulur savaşta

Teğmen Mehmet Muzaffer

Kan kaybetmektedir pek fazla

Şarapnel yarası almıştır en can yerinden

Acı çekmektedir

Susar feryat etmez

Kıbleyi sora der nerdedir

Ölümü yakındır anlar

şehadet şerbetini içecektir

Kanıyla yazar kelime ‘y-i şahadeti bir kağıt üzerine

Ses verememekte verememektedir

Sonra teslim-i ruh eder

Teğmen Mehmet Muzaffer

Büyük bir zaferle göçer ahirete

Şehadet şerbetini içer

İçer şehadet şerbetini

Kendinden geçer

O yüz kaime

Hala Der Saadet’tedir

 

ALLAH YARDIM EDİYOR TÜRKLERE

Allah yardım ediyor değil mi Türklere

Serseri bulutun biri gelip önlerine O ne

Örttü o Allah askerlerini düşman askerlerine

İnandıkları Allah mı yardım ediyor yoksa Türk askerlerine

On dört günde mi varacaktı İstanbul önlerine

Ne oldu sana haydi yürü durma haydi kim tutar seni

İstanbul öyle kolay yutulacak lokma değil

İstanbul’u koruyan iman kuvvetidir bunu bil

Kötü bir rüya mı gördün yine dün gece Hamilton

Yemeği fazla kaçırmışsındır suçlusu oburluğundur

Kimdi o seni Çanakkale boğazında boğmak isteyen

Başını derin sulara sokup çıkaran kimdi tanır mısın görsen

Carden ne oldu sana aklını mı yitirdin

Yemiyor içmiyordun uyumuyor konuşmuyordun

Acılar içinde kıvranıyorsun ne oldu sana

Pisipisine ölüp gideceksin Carden pisipisine öleceksin

 

DAĞ BAYIR AŞARAK

Dağ Bayır Aşarak

Dağ bayır aşarak çıktık yola

Yedeklerimizde cesaret ve aşk vardı

Bir daha dönmemek üzere aşkla

Vatan için millet için namus için aşk için

Devlet-i ebed müddetle daim berdevam olmak için

Ölmeye gidiyoruz ölmeye

Geri dönemeyiz artık

Ant içtik biz bir daha geri dönemeyiz artık

Veda ettik evimize köyümüze kasabamıza

Veda ettik annemize babamıza kardeşimize

Eda ettik yârimize avradımıza yavuklumuza

Mahşerde buluşmak üzre hey

Mahşerde buluşmak üzre

Hayallerimize gem vurduk

Yüzleştik olanca acı gerçekle

Ant içtik ölümüne savaşmak için

Bizi bekleyen düşmana

Dünyayı dar etmek için

Vatanımızı canımızı kanımızı namusumuzu

Bir daha geri gelmesinler diye

Göndermeye gidiyoruz gerisin geri

Koşuyoruz aşkla ölüme

Başka bir şeye değil

Güvenerek yüreğimize

Dağ bayır aşarak gidiyoruz

Gidiyoruz ekmeksiz ve susuz

Gidiyoruz aç biilaç

Gidiyoruz ayakta yok başta yok

Ama bizde mangal gibi yürek var arkadaş

Mangal kadar yürek var

Düşman zalim düşman

Karnı tok sırtı pek düşman

Ayağında potin sırtında kaban

Dağlar potinle aşılmaz imanla

Savaşı kazanan silah değil imandır

Zafer kazanan asker imanlı askerdir

Tarihin alnına zafer kanla yazılır

Biz ölüme değil şehadete kanat açmışız

Bizim kitabımızda ölüm yok öldürmek yok

Bizim kitabımızda diriltmek var insanı yeniden

Bizim kitabımızda diriltmek var insanı aşkla imanla

 

Ölümden korkmuyoruz

Ölüm kavuşmaktır bize

Allah’a varmaktır ölüm

Aslımıza dönmektir yeniden

İsterse gelsin kuşatsın çevremizi ölüm

Bir diyeceğimiz yok kimseye

Kimseye bir düşmanlığımız yok

Öldürmek değil bizim işimiz

Sevgilimiz tütüyor gözlerimizde

Olsun

 

Ama söz verdik işte

Söz verdik işte ezel bezminde

Tutacağız sözümüzü

Canımız pahasına

Savunacağız vatanımızı

Kanımızı akıtacağız onun uğruna

Biz ne ölmekten ne öldürmekten hazzetmiyoruz

Ama mecburuz biz buna

Vatanımıza kast eden elleri kırmaya mecburuz

 

Bağırmadık

Onları biz çağırmadık

Çağrılmadan geldiler vatanımıza

Kirli ayaklarıyla çiğnemek için

Ecdat yadigârı vatanımızı

Mezarlarında sessiz ve sakin yatanımızı

Ecdadımızı

Mecburuz o hain elleri kırmaya

Mecburuz o kirli ayakları topraklara karmaya

Toprak ne güzel ana

Hem dosta hem düşmana

 

Biliyoruz

Onlar da ana baba kuzusu

Onların da anaları babaları var

Onları bekleyen yavukluları

Bizim yavuklularımız kadar taze ve genç

Bizim yavuklularımız kadar güzel

Bizim yavuklularımız kadar canlı kanlı

Etleri şehvet kokar

Ruhları aşk

Bizimki kadar romantik,

Bizimki kadar heyecan veren hayatları var

Burada

Bu garip diyarlarda

Ölmezler de

Geri dönerlerse

Kim bilir ne renkli

Bir hayat yaşayacaklar

Belki evliler

Belki nişanlı

Belki âşıklar henüz en ince yerinden vurulmuş

Kiminin çocukları var

Kiminin yaşanmamış aşkları

Kimin henüz doğmuş

Kiminin doğdu doğacak çocukları

Ne maceralar bekliyor onları ne renkli maceralar

Her birinin rengârenk hayalleri var

Her biri

Bin bir çeşit rüya görüyor

Uykuya vardıklarında

Gözlerinde tütüyor vatanları

Evleri barkları yavukluları

YARBAY HÜSEYİN AVNİ

-27.Alayın o şanlı komutanı

Şanlı şerefli alayın biricik komutanı-

 

Cephede nice bayram kutladı o şerefli komutan

Çocuklarından ayrı ayrı yavuklusundan

Bu gurbette ne kadar aşka vakit olacak

 

Bilinmez bu yolu sonu nereye varır

Görünmez o tünelin ucu nereye varır

Bilinmez ve görünmez yoktur tünelin ucu

 

Düşman hayli kaviydi düşman epeyce zorlu

Donanmış geliyordu tola tüfekle zalim

Geliyorlar üstüme üstümüze hep bizim

 

Geliyorlar ölmeye ölüp ölüp gitmeye

Geliyorlar topyekûn bu dünyadan gitmeye

Gökten ateş yağıyor gökten mermi yağıyor

Top sesleri yıkıyor evreni baştanbaşa

Top sesleri karışıyor şarapnel seslerine

Bombalar yok ediyor yüzbinlerce neferi

 

_Yaşamak bir mucize bu ortamda

ölmek işten bile değil

Öleceğim dedi Hüseyin Avni

ben de öleceğim bir gün_

 

Şehitlik herkes için en büyük makam

Ben de gideceği burdan artık vakit tamam

Öleceğim işte ölüm bana bayram

 

Bu bayram çocuklarım beni çok özleyecek

Yolumu gözleyecek beni bekleyecekler

Ben onlara görünüp rüyalarında ama

 

Bayram edeceğim ben bayram edecek onlar

Burdan göçeceğim sonsuz dünyalara

Sizi bekleyeceğim orda seni bekleyeceğim

 

ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER

Şehadet şerbetini içtiler

Bu adamlar her biri bir serdengeçtiler

Atılıyorlar aşkla ölümün kollarına

Dökülüyorlar bir bir Çanakkale yollarına

Üstte yok başta yok

Aç biilaç

Ama gözü pek korkusuz yürekli

Analar ne aslanlar doğururmuş bir bakın

Gözlerini kırpmadan atılıyorlar ateşe

Siper ediyorlar gövdelerini

Analarını bacılarını kardeşlerini

Her biri bir dağ gibi

Yükseliyorlar art arda

Düşman karşısında

Yanardağ gibi fışkırıyorlar

Püskürtüyorlar

Alevlerini

Sayıları az ama

Her biri

Bir orduya bedel

Atılıyorlar art arda

Düşman siperlerin

Allah Allah naralarıyla inletiyorlar

Yeri göğü

 

BOMBASIRTI

Vakte şehadet eden yıldızlar

Parlak mı parlaktı

Hava aydınlık bir deniz gibiydi

Berraktı

Bomba Sırtı kana doydu ateş aktı

Kan barut ve ateş artık topraktı

Toplar mitralyözler Bomba Sırtını yaktı

Bombalar mermiler şimşekler gibi çaktı

 

Yıldırımlar gibi düşüyor art arda şarapneller

Şarapnel parçaları deliyor yeri

Göz açtırmıyor bir an olsun düşman ateşi

Doğmuyor güneş doğmaya fırsat yoktu

Gökyüzü düşman ateşinden kan kesilmişti adeta

Yeryüzü cehennem kesilmişti baştanbaşa

Alev alev yanıyordu boydan boya bütün alem

Kıyamet kopuyordu o gün Bomba Sırtı’nda

 

Gel gör ki Bomba Sırtında kahramanlar vardı

Onlar

Hayata kanmamış ölüme susamıştılar

Aşkla kanatlanıp ölümle yarıştılar

 

Bomba sırtında

Kahramanlar yaşıyordu ölmeye hazır

Mekan tutmuştular ölüme nazır

Hayata doymamış ölüme acıkmıştılar

 

Düşman göz açtırmıyordu bir saniye bile

Ama kahraman asker aldırmıyordu hiçbir şeye

Meydan okuyorlardı ölüme bile

Hayata meydan okuyordu her biri

Koşuyorlar ilerliyorlar atılıyorlar düşman üstüne

Atıyorlar göz kırpmadan ateşlerin üstüne bedenlerini

 

Atıyorlar kendilerini korkusuzca alevlerin üstüne

Atıyorlar kendilerini

Kan kusan

Ölüm kusan

Mitralyözlerin üstüne

Ölümlerden ölüm beğeniyorlar

Ölümlerden ölüm beğeniyorlar

Ama asla korkmuyorlar yılmıyorlar vazgeçmiyorlar

Hayattan geçiyorlar ama savaştan geçmiyorlar

Her biri dönüşüyor vahşi bir kaplana

Düşmanlarına ölüm saçan vahşi aslana

Pervasızca korkusuzca yılmadan

Ölüme aldırmadan

Aldırmadan ayrılmaya

Yardan anadan serden

Aldırmadan ayrılmaya

Vatandan

Pervasızca atıyorlar kendilerini ölüme

Dillerinde Kuran kalplerinde iman

Son sözleri Allah olarak

Ölüme koşuyorlar dönmemecesine

Allah Allah diyerek coşarcasına

Ölüme gidiyorlar koşarcasına

Bir görünmez sevgiliye kavuşurcasına

İmanla aşkla koşuyorlar

Ölümüne koşuyorlar

Birbirleriyle yarışıyorlar

Cennet bahçesine girercesine

 

HASAN DAYI

Hasan dayı anlatıyor ballandıra ballandıra

Cihan harbinden kalma bir eski tüfek

Balkanlardan göçmüş Anadolu’ya

Bakın çocuklarım diyor bakın şuraya

Gösterdiği koskoca bir yaraydı

Süngü yarası dile kolay

Gençliğim Balkan dağlarında geçti

Dedi derinden bir of çekerek

Gençliğim savaşlarla geçti Balkan dağlarında

Savaşla geçti ömrüm

Barış nedir bilmedim

Bu netameli dünyada

Barış yüzü görmedim

Rahat nedir bilmedim

Rahat yüzü görmedim

 

Evlenmek ne kelime

Bir tek öğün rahat lokma yemedim

Yaşamak belalı bir işti

Nerde kaldı evlenmek yuva kurmak nerde

Bu yara işte o günlerden bir hatıra bir hediye bana

Hatıraların hediyelerin en güzeli

Şahidi o günlerin

 

Biz Balkanlarda savaştık o zamanlar

Yunan Bulgar Sırp Arnavutlarla

Arkalarında büyük devletler vardı

Asıl onlarla savaştık

Onlar ön planda görünen kuklalardı

Çanakkale’de ise çıktılar ortaya

Arka plandakiler

Kuklalar yoktu bu kez sahnede

Sahiciktiler

Saldırıyorlardı amansızca

Vahşi hayvanlardan beterdiler

Saldırıyorlardı vahşicesine

Bizse savunuyorduk vatanımızı

Savunduğumuz gibi Balkan çetelerine karşı

Bu kez asıl düşman karşımızdaydı

Dublör kullanmıyordu

Savunuyorduk bu azizi vatanı canımızı feda edercesine

Kırpmadan gözümüzü cesurane

Gözümüzü kırpmadan atılıyorduk ölüme

 

ÇİMENTEPE DE ALTI KAHRAMAN ASKER

- ‘bu toprağı Türk’ün kanı yoğurdu

Annem beni bu gün için doğurdu’-

 

Altı arkadaş altısı da

Gözü kara civanmert

Altısı da korkusuz yiğit

Yaşları ya yirmi ya yirmi beş yoktular

Altı yiğit adam değil sanki çoktular

Korkmuyorlardı

Bağırmıyorlardı

Kimseyi yardıma çağırmıyorlardı

Koştular çağrılmadan

Vatan borcu için silahaltına

Bırakarak mektebi medreseyi

Şimdi cenk zamanıdır diyerek

Vatan bizden hizmet bekler diyerek

Gün bu gündür diyerek

Canını feda etmek için vatan uğruna

Koştular ölmek için

Koştular ölüme seve seve

Koştular cepheye

Koştular ölmeye can atarak cepheye

Cephe Çanakkale’dir

Çanakkale de Çimentepe derler bir yer

Bu yeri gözüne kestirmiş kahpe İngiliz

Koştu altı yiğit hep beraber Çanakkale’ye

Koştu altı yiğit korkusuzca Çimentepe’ye

Silahlarına yavuklularına sarılır gibi sarıldılar

Evlerine yavuklularına darıldılar

Saldırdılar İngiliz’e aslanlar gibi

Girdiler o büyük savaşa ölümüne

Ant içtiler kan kusturmak için namert İngiliz’e

Öleceklerdi

Bu yoldan

Hiç dönmeyeceklerdi

Dillerinde o meşhur türkü

- ‘bu toprağı Türk’ün kanı yoğurdu

Annem beni vatan için doğurdu’-

Fırladılar siperlerden

Atıldılar düşman üstüne

Burası Çimentepe

Söyle Çimentepe

Sen böyle gözü kara korkusuz

Canını vatan için göz kırpmadan verecek

yiğit gördün mü

Söyle Çimentepe

Sen böyle gözü kara korkusuz

Canını vatan için göz kırpmadan verecek

Kahraman gördün mü

 

Bu altı yiğit

Bu altı kahraman asker

Gönderdi bir ordu kafiri cehenneme

İngiliz kafiri yedeğinde Anzaklar

Neye uğradıklarını şaşırdılar

Toplarını Çimentepe’den aşırdılar

Aşırmasına da

O altı büyük adam

Altı büyük kahraman

İngiliz toplarını berhava etti

İngiliz şaşırdı bu işe

Oysa kendisinden emindi

Çimentepe en emin yerdi çıkartma yapmak için

Türk askeri başka cephelerde

Binlerce şehit vermekteydi

Türk askerinin Çimentepe’yi değil savunacak

Türk askerinin Çimentepe’ye

Dönüp bakacak

Vakti yoktu

İngiliz kafiri şaştı

Bu altı yiğidin gözü karalığına

Ne yaptıysa alt edemedi onları

Susturamadı mitralyözleri

Altı yiğit inadı

Savuşturamadı

Bu altı cengaveri

Bu altı canavarı

İngiliz gavuru

Çil yavrusu gibi dağıldı

Çil yavrusu gibi dağıldı

Anzak kafiri

Kaçtılar korkak it sürüsü gibi

Kaçamayanlar kazdıkları siperlerde kaldılar

Sıçan sürüleri gibi

Kalakaldılar

Kazdıkları siperler kendilerine mezar oldu

İngiliz bu altı kahraman askerden bizar oldu

Bu altı mektepli kahraman

Çanakkale’de zabit olacaktı

Olamadılar

Bu altı mektepli kahraman

Bir bir şehit oldu

Cennetlere koştular

Her biri cennet yolunda

İstiğraka düştüler coştular

Muallim Siracettin bey bu müjdeli haberi aldı

Hayran kaldı öğrencilerine

Muallim Siracettin bey

Helal etti haklarını

Bu kutlu adamlara

Yazık oldu demedi

Emeklerine

Üzülmedi

Sevindi

Parıldadı gözleri Muallim Siracettin beyin

Her biri bir kahramanlık anıtı oldu Çimentepe’de

Muallim beyin kahraman öğrencilerinin

Her biri bir kahramanlık anıtı oldu Çimentepe’de

Muallim beyin kahraman öğrencileri

 

KINALI HASAN VATANA KURBAN

Teğmen Ömer Faruk sordu senin adın ne

Hasan

Nerelisin sen

Tokatlı zile kazasından

Saçların neden kınalı

Cepheye gelmeden önce annem kınaladı saçlarımı

Neden diye sordu Teğmen Faruk

Bilmiyorum ama mektup yazar sorarım kendisine

O günden sonra

Kınalı Hasan Kınalı kuzu diye çağrıldı Hasan

Kimi alay ediyordu böyle söyleyerek

Kimi sevimli buluyordu onun bu halini ve yeni lakabını

Hasan’ın okuma yazması yoktu

Bir garip köylüydü Hasan

Hasan mektep medrese görmemişti

Taburda yazı yazmasını bilen birini buldu

Ve bir mektup yazdırdı annesine

Mektupla sordu annesine

Saçlarını neden kınaladı diye

Mektup köye vardı

Muhtar ulaştırdı mektubu annesine

Mektubun vardı dedi emine bacı oğlun Hasandan

Çanakkale’den yazmış sana

Gel okuyayım bacım

Diyor ki Hasan

Anne soruyor komutan bana

Anan neden kına yaptı sana

Anan neden kına yaptı saçlarına

Ana komutan selam ediyor sana

Öpüyor da ellerinden

Dua etsin bana da diyor

Beni de saysın kendi evlatlarından biri

Savaşımız Allah için din için diyor

Şehitlik nasip etsin bize diye Allah

Emine bacı dinledi mektubu

Dedi muhtar cevap yaz

Muhtar aldı kurşun kalemi eline

Açtı mektup yazmaktan körelmiş ucunu

Sivriltti

Köylülerin cepheye giden oğullarına

Mektupları hep bu kalemle yazıyordu

Başladı yazmaya

Tarihe bir anıt kazmaya

Gelecek nesillere bir ibret belgesi olacak bu mektup

Türk analarının erdem yüceliğin örnek olacak bu mektup

Yaz dedi muhtar ağa. Oğlum kınalı hasanım

Bir öküzümüz vardı ya hani

Bağlıyorduk sabana

Sattık onu oğlum

Yarısını verdim senden sonra cepheye giden kardeşine

Yarısını da yoluyorum sana

Öküzümüz yok artık

Bu yüzden

Kendimi koşuyorum sabana

Zor olmuyor

Bilakis bu zevk veriyor bana

Cephede Allah için canı pahasına savaşan evlatlarım için

Bir şey yaptım diye içim içime sığmıyor

Saçına niçin kına yaptım diye soruyorsun

Niçin olacak yavrum

Bizim burada 3 canlıya kına yapılır

Bir kurban olacak koyunlara Allah’a adamak için

İki evlenecek kızlara kocaların kurban olsun diye

Bir de askere giden yiğitlere Allah’a kurban olsun diye

Seni ben VATANA KURBAN adadım Hasan’ım

Bu böyle biline

Allah’a kurban olmadan gelme

ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER

Şehadet şerbetini içtiler

Bu adamlar her biri bir serdengeçtiler

Atılıyorlar aşkla ölümün kollarına

Dökülüyorlar bir bir Çanakkale yollarına

Üstte yok başta yok

Aç biilaç

Ama gözü pek korkusuz yürekli

Analar ne aslanlar doğururmuş bir bakın

Gözlerini kırpmadan atılıyorlar ateşe

Siper ediyorlar gövdelerini

Analarını bacılarını kardeşlerini

Her biri bir dağ gibi

Yükseliyorlar art arda

Düşman karşısında

Yanardağ gibi fışkırıyorlar

Püskürtüyorlar

Alevlerini

Sayıları az ama

Her biri

Bir orduya bedel

Atılıyorlar art arda

Düşman siperlerin

Allah Allah naralarıyla inletiyorlar

Yeri göğü

 

BU TOPRAKLAR

Bu topraklar kanla alındı der kendim de inanmazdım

Doğruymuş gerçekten

Her karışına kan karıştı bu toprakların

Her karşı kanla yoğruldu bu toprakların

Bu millet canını verdi malını verdi savunmak için bu şanlı vatanı

Çok acı çekti çok çile çekti öldü öldü dirildi

Çok acı çekti çok çile çekti öldü öldürdü öldürüldü

Aç kaldı susuz kaldı

Yemedi bir kuru lokma

İçmedi tek bir bardak su bile

Yemedi yedirdi ekmeğini düşmanına bile

Bir tek gün olsun gülmedi gülsün diye gelecek nesiller

 

Her biri bir aslan kesiliyor neferin

Kükrüyor saldırıyor

Aldırmadan hiç bir şeye

Tehlikeye

Gül bahçesine girer gibi giriyorlar

Düşman siperlerine

Ya Allah diyerek

Vuruyorlar ölmeden daha bir kere

İçmeden şehadet şerbetini

Gönderiyorlar düşman leşlerini

Ebedi cehenneme

Allah Allah diyerek dikiyorlar bayrağı göklere

Allah Allah bu ne aşk bu ne şevk bu ne heyecan

Allah Allah bu ne aşk bu ne şevk bu ne heyecan

 

Ahmet KEMAL