KAYBOLAN GENÇLİK
KAYBOLAN GENÇLİK
Bu gençlik ellerimiz arasından kayıyor. Mustafa Miyasoğlu’nun romanındaki ‘Kaybolmuş Günler’ aslında kaybolmuş gençliktir. Anne babası Müslüman ve mütedeyyin olduğu halde çocuğu kumarcı, içkici, esrar ve eroin kullanıcısı, hatta ateist olan bir gençlik kesimi oluşuyor.
Laiklik adı altında ladini bir eğitim alan bu nesil, gitgide yozlaşıyor, bozuluyor, temel değerlerini alamadan hüda-i nabit gibi yetişiyor. Bu köksüz yetişen gençlik ülkenin geleceğini tehdit diyor. Tehlike çanları çalıyor artık. Bu çanlar bizim için çalıyor. Hele hele ekonomik kalkınma ile birlikte zenginleşen toplum git gide manevi değerlerini kaybediyor. Bekaret kontrolü yaptırmak isteyen anne katlediliyor. Harçlık vermeyen baba oğlu tarafından acımasızca öldürülüyor.
O halde ne yapmalı?. Bir yandan eğitim ve öğretime bir çekidüzen verirken diğer yandan sivil toplum kuruluşları belediyelerle el ele vererek genliğe eğilmeli, onu ahlak ve maneviyat dairesine alacak çalışmalar yapılmalıdır. Çare burada. Aksi halde iş işten geçmiş olacak, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacaktır.
Maalesef sivil toplum kuruluşları belli kişilerin egosunu tatmin etme aracı olmuş, enerjisini boşa harcamakta, beride büyük bir gençlik kitlesi heba olmaktadır.
Öncelikle bu alanda projeler üretilmeli, bu projeleri yürütmeye koşullanmış sivil toplum kuruluşları, gönüllü kültür teşekkülleri kurulmalı, ya kurulmuş olanlar revize edilerek belli bir plan ve program çerçevesinde çalışmalara başlamalı, belediyeler bunlara yer ve imkan sağlayarak destek vermelidir.
Bu çerçevede faaliyet gösterecek dernekler öncelikle gençlerin enerjisini boşaltacak spor faaliyetlerine önem vermelidir. Dernek bünyesinde açılacak spor salonlarında bilardo, tenis, pinpon masalarıyla öğrenciyi bu mekanlara çekmeli, enerjisini boşaltan gençliğe dinlenme mekanları sunulmalı, bu mekanlarda uygun okuma ortamları, okuduğunu paylaşacağı tartışma ve düşünce alışverişi mekanları oluşturmalıdır. Ayrıca gençlerin belli bir sanat eğitimi alarak bu yeteneğinin ortaya çıkarılması, geliştirilmesi ve bu yeteneğini ortaya koyması ve böylece kendisini ifade etmesi sağlanmalıdır.
Belediyeler kent ve kasabalarda gönüllü kültür sarayları inşa etmeli, bu sarayları gönüllü kültür teşekküllerine ehven fiyatlarla kiralamalıdır. Bu saraylarda konferans salonları, seminer salonları, tiyatro salonları ve müzik mekanları ve resim atölye ve sergi salonları bulunmalıdır. Bu mekanların gönüllü kültür teşekkülleri tarafından ortak kullanmalarının sağlanmalıdır. Ayrıca bu komplekste kütüphaneler, okuma evleri bulunmalı, kurs mekanları bulunmalı, ibadethaneler, hatta hatta o kente yaşayan bilge kişilerin düşüncelerini ulaştırabilecekleri, çalışmalarını yapabilecekleri mekanları olmalıdır. Bu büyük bir projedir ve ancak büyükşehir belediyeleri tarafından inşa edilebilir.
Bugünkü sivil toplum merkezleri bir aşamadır ama lokal kalmaktadır. Yetersizdir. Ancak faydadan hali olmadığı için onlar da devam etmeli, bunlarla yetinilmeyerek, büyük projeye acilen önayak olunmalıdır.
Bu proje gençliğin kucaklanması, kuşatılması, ihya ve yeniden inşa edilmesi için acil projedir. Geç kalınmıştır aslında, ama zararın neresinden dönülürse kardır. Yarın kafamızı taşlara vurmamak için bu konuda acil çalışmalar yapılmalıdır.
Ahmet KEMAL