TOPLUM DEĞERLERİMİZ HANİ BENİM GENÇLİĞİM NERDE | TOPLUM DEĞERLERİMİZ HANİ BENİM GENÇLİĞİM NERDE

TOPLUM DEĞERLERİMİZ HANİ BENİM GENÇLİĞİM NERDE

İnsanlar, kendi hayatlarını düzene koymaya çalışırlarken; kendine göre bazı kurallar koyarlar. Bu kurallar konurken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, karşı taraftaki ya da etrafımızdaki başka insanların kurallarına da uymak gerektiğini bilmeleri gerekir. Dünya’da sadece biz yaşamıyoruz. Bizim dışımızda da canlılar yaşamaktadır. Ortada rahat ve huzur ortamının oluşması isteniyorsa; bu belirli kurallardan geçer. İnsanların son dönemlerde pek bu kurallara uyduğu söylenemez. Ben varsam, benim dışımdakilerden bana ne! Mantığı el an kullanılmaktadır. Yaşadıkları her ortamda benim dışımdakiler bana uymak mecburiyetindedir, mantığı geçerliliğini korumaktadır. Çevreye saygı, insana saygı, topluma saygı, diğer canlılara saygı, kuralları sanki geçerliliğini yitirmiş gibidir. Sorumsuzluk, vurdumduymazlık, ilgisizlik, almış başını gidiyor.

Neden böyle sorumuzun cevabı gayet basit, Bencillik, egoizm, menfaatçilik, FİKRİ ALANDA BASKICI BİR DAVRANIŞ, ben yoksam benim dışımdaki olaylardan bana ne? Mantığı gelişmiş durumdadır. Bu nedenle sorumluluk, duyarlılık kavramları içeriği boş, bir anlam ifade etmeyen kavramlar olmuşlardır. Toplum olmanın, bir arada yaşamanın kuralları bu duyarsızlıklar olamaz. İnsanın böyle olmaması lazımdır. İnsan olmanın gereğine; ters davranışlardır. Çevremizdeki birçok olayda bunu görmekteyiz. Yardıma muhtaç bir insanı görmemek, çevreyi her türlü anlamda rahatsız edecek davranışları büyük bir zevkle yapmak, hatta ondan mutluluk duymak, aslında görmemiz gereken olaylara, gözlerimizi kapamak başta gelen davranışlarımız oldu. Yalan su gibi, iftira almış gidiyor, çekememezlik, haset, sahtekarlık, ahlaksızlık, büyüğe saygı, küçüğe sevgi ile davranmak.  Olumsuzluğu ifade eden ne kadar kavram varsa gelsin. İyiliği anlatan ne kadar kavram varsa kapı dışarı, yanımıza bile almamışız. Evet işte böyle, ama biz bu değiliz. Büyük bir medeniyetin çocukları olarak, bu durumu,  sorgulamamız lazımdır.

Son zamanlarda, birileri köşelere sıkışınca; ellerine borazan alarak, hoşgörü ve sevgi nutukları atmaya başladılar. Ya da kin ve nefret  söylemlerini gündeme taşıdılar. Kardeşim başka bir zamanda bir başkasını yok etmek adına yapmış olduğunuz, onca şeyi ne çabuk unuttunuz? Siz, başkalarına sevgi ve hoşgörü gösterdiniz mi? Başkalarından onu bekliyorsunuz. Tüm değer yargıları sizin tarafınızdan ihmal edilince, yok edilince; hiç düşünmeden normal bir davranış gibi kabul ediyorsunuz. Ancak, aynı davranışların benzeri sizin için yapıldığı zaman; feryadı figan ediyorsunuz. Buna ne denir? Adını siz koyun.

Bize ne oluyor? Bizi bu hale kimler, neler getirdi?  İnsani değerlerimiz nerede?  Buna karşılık, Çalmak, çırpmak, haksız kazanç, ahlaksızlık, yalancılık, iftira, çekememezlik ve ilkesizlik ana karakterimiz oldu? İnandığını söyleyen insanlarla, bu özellikler nasıl yan yana durur?

Bizim bunu kabul etmememiz lazım. Biz böyle olamayız. Ne Dini inançlarımız buna müsaade eder, ne de Milli gelenek ve göreneklerimiz, ahlakımız... 

Ey MİLLET! Hala bizi esir alan Batı kültürünün takipçisi olmaya devam mı edeceğiz? Bizi ne hale getirdiğinin farkında mıyız? Yalnızlığımızın, mutsuzluğumuzun, aile içi huzursuzluğumuzun sakın nedeni bu batı kültürünün baskısı olmasın... Kaş yapayım derken, göz mü çıkarıyoruz?  Bu  yanlışı  görmek için etrafa bakmanız yeterlidir.

Gelecek nesillerimizin iyi bir okul kazanması için harcadığımız para ve zamanın, acaba kaçta kaçını; iyi bir adam, dürüst bir insan olması için harcıyoruz. Ne kadar kafa yoruyoruz. Sınavdan aldığı başarısız notun bizi rahatsız ettiği kadar, çevrede yapmış olduğu kötü ve yanlış davranışlar ne kadar bizi rahatsız ediyor. Teknolojinin esir aldığı gençlerimiz, nasıl bu yanlıştan dönecekler. İyi ve güzel davranışlarla donanmış genç olarak, onları ne zaman göreceğiz?

Bütün bu gerçekler ortada iken,

AYNI SİYASİ PARTİYE oy veren insanlar bile, oturduğu yerden verdiği bir oy karşılığında koskoca siyasi organizasyonu dizayn etmeye çalışıyor. Olmadı trenden iniyor. Kendi fikrinden başka fikir tanımıyor. Her şeyin en güzelini, en doğrusunu, en hatasızını kendisi biliyor. Başkalarının fikirlerini, başka fikirleri, düşünceleri, analizleri dinlemek bile istemiyor. Gelişen bütün olaylara yorumlar ve analizler getiriyor. Doğrusu budur, deyip kesip atıyor. Başka bir analizi dinlemek bile istemiyor. Ne oluyor bize? Anlamadım, anlamak ta istemiyorum.

Evet durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak… Bir an önce insanlığımıza, ahlakımıza, dürüstlüğümüze, insan muhabbetimize, dostluklarımıza, mutlu komşuluk ilişkilerimize ve akrabalarla olan ilişkilerimize, geri dönmek mecburiyetindeyiz. Arkadaşımıza, dostumuza, beraber yol yürüdüklerimize, onların tüm yanlışlarına, hatalarına rağmen, tahammül etmek zorundayız. Çünkü aynı yolun yolcusuyuz. Aynı olun yolcusu olmamıza rağmen, Aynı takımın taraftarı değiliz diye, insanları dışlarsanız, yok sayarsanız, yalnız kalmaya, terk edilmeye mahkumsunuz demektir. Neler kazanacağımızın hesabını yaparken, neleri kaybettiğimizi görmüyoruz. Açın gözlerinizi etrafınıza bir bakın...

Oysa biz bunlarla uğraşırken, Gençliğimiz, geleceğimiz gözümüzün önünde eriyor. Kimse bu gerçeği kendi evinden çevresinden başlayarak doğru tespit yaparak, bu yanlışa düşmüş, düşmekte olan, o yola meyletmiş gençlerimiz görmüyor. Hala başkalarının üzerindeki hatanın ve yanlışın peşinden koşuyor. Kendi devasa hatalarını, yanlışlarını görmüyor, görmek istemiyor. Bu konuda bir fanatizm yaşanıyor. Herkes suçu, hatayı, yanlışı başkasında arıyor. Kendi yanlışlarını, hatalarını, eksikliklerini, noksanlıklarını görmüyor.

Gelecek neslimiz konusunda, çok ciddi çalışmalar yapılmasını bekliyoruz. Gençleri kucaklayan, geniş yelpazeli, ayırımı yapmadan, herkesin içerisinde olacağı Yapılacak doğru planlamalarla, Tüm yetkili makamlardan, bu gidişe dur demelerini bekliyoruz. Gençliğimize sahip çıkmalarını bekliyoruz. Biz kendi kendimizle uğraşırken koca bir nesli ihmal ediyoruz... Hala aynı hataya devam ediyoruz...  Yarın çok geç olabilir...