CÖMERTLİK VE CİMRİLİK İKİLEMİ
CÖMERTLİK VE CİMRİLİK İKİLEMİ
Cömertlik, “Civanmerd” kelimesinden türetilmiş bir kavramdır. Civan genç, merd ise, mert ve dürüst anlamında bir kelimedir. Sanki cömertlik kavramı, gençlere has ve onlarla özdeş olmuş gibi duruyor. Çünkü gençlerin hayat anlayışlarında genel olarak “hesabilik” değil de, “hasbilik” ağır basmaktadır. Zaman ilerledikçe ve hayatın olumsuzlukları her tarafı kapladıkça bu kavramlar yavaş-yavaş yer değiştirmektedir. Gençlik döneminde dava, ideal ve değerler maldan, bazen de candan önce gelir. Cömertlik, daha çok gençlik yıllarında kazanılan bir değerdir. Bu dönemde kazanılmayan cömertlik, sonraki yıllarda zor kazanılır. Onun için büyükler, infak ve sadakalarını zaman-zaman çocuklarına verdirerek bu alışkanlığı edinmeleri sağlanmalıdır. Peygamber efendimiz, “Veren el, alan elden daha hayırlıdır” diyerek ölçüyü koymuştur. Cömertlik, bir alışkanlık haline getirilmelidir ki, sürdürülebilir bir erdem halini alsın. Elimiz, gönlümüz ve ruhumuz her daim infak ile bütünleşerek kişilik kazanmamıza yardımcı olsun
Cömertlik, sahip olduğumuz mal varlığımızı, harcanması gereken yerde harcama; Cimrilik ise, sahip olduğumuz mal varlığımızı harcanması gereken yerde harcamayıp, onu elde tutmak şeklinde tanımlanabilir. Cömertlik, ifrat ve tefrit aşırı uçları arasında adeta bir “Altın Oran” ölçüsü mesabesindedir. Cömertlik, insanın kendisiyle, sahip olduğu mal varlığıyla ve diğer insanlarla ilişki biçimini ortaya koyan bir erdemdir. Bizler, sahip olduğumuz tüm varlıklarımızla sınanmaktayız. Malik olduğumuz mal varlığımızla ilişkimiz ve bakış açımız iki türlü değerlendirilebilir:
1. “Mala sahip olmak”. Bu olumlu bir bakış tarzıdır. Çünkü bu durumda bizler “Özne”, sahip olduğumuz mal varlığımız “Nesne” olur. “Özne” durumunda olan bizler, “Nesne”ye hükmederek, istediğimiz şekilde tasarrufta-infakta bulunabiliriz. Zira biz biliriz ki, sahip olduğumuz bütün mal varlığımız, aslında Rabbimizin bize bir emanetidir. Bu bakış açısı altında cömertlik, bütün bileşenleriyle hayat bulur.
2. “Mala ait olmak.” Bu durumda kişi “Nesne”, malik olunan mal varlığı “Özne” olur. Nesnenin özneye hükmetmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Malvarlığının elinde tutsak durumda olan kişinin, infakta bulunması, cömertlikte bulunması düşünülebilir mi? Mümkün değil. Böyle bir ortamda ancak “cimrilik” yeşerebilir.
Sahip olduğumuz mal varlığımızı, yaradılış gayesine uygun tarzda harcayarak cömertlik erdemini yakalamamız ve cimrilik sıfatından azade olmamız gerekir. Çünkü cömertlik erdemi, eşyaya-nesneye bakış tarzımızı hem “ilkesel” hem “ilişkisel” bakımdan ahlaki bir davranışı ortaya koyar. Farabi der ki, “Cömertlik parayı saklamayla harcama arasında orta bir durumla meydana gelir. Saklamada aşırılık ve harcamada eksiklik kötü bir ahlak olan cimriliği meydana getirir. Harcamada aşırılık ve saklamada eksiklik, yine kötü bir ahlak olan israfı ortaya çıkarır.”
Cömertlik yaparken dikkat etmemiz gereken temel kriterleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Mal ve servete “Altın Oran” ölçüsüyle yaklaşmalıyız. Herkesin onuru kutsaldır. Bizim onur ve izzetimiz ne kadar kutsal ise, infakta bulunduğumuz kişilerin onur ve izzetleri de kutsaldır. Buna özen gösterilmeli.
2. Mal ve servete bir “Emanet” bilinciyle yaklaşmalıyız. Mal ve servete “Sahip” olmalı ona “Ait” olmamalı ki, infak eylemi gerçekleşebilsin. Yunus Emre’nin diliyle;“Mal sahibi, mülk sahibi,Hani bunun ilk sahibi? Prof.Dr. Şemsettin Dursun