HÜSEYİN K. ECE DEN ŞİİRLER
MENZİLDEN MENZİLE SU
Ne zaman başladı bu hikâye, bilmiyorum
Nereye uçup gider, bu lacivert kelebek?
Yaprağın bağrındaki damlaya hangi yorum?
Yolculuk hangi beldede, nasıl sona erecek?
Bir menzilden menzile durmadan koşandır su
Kendisiyle ebede doğru yarışandır su
Gözyaşı, ya da yağmur damlası, ya da ırmak
Hangi dünyanın sırrı, hangi aklın eseri?
Söyleyin, mümkün müdür, suyla göğe tırmanmak?
Söyleyin, mümkün müdür, söndürmek alevleri?
Yüreği ötelere muhkem bağlayandır su
Benim için de, için için ağlayandır su
Su bilirim, hayatı kucaklar, hayat verir
Su bilirim, güvercin gagasında müjdedir
Annemden ilk emdiğim sütü şekillendirir
Su ki, ete kemiğe bürünmüş bir gövdedir
Zaman gelir azgın Nûh kavmine tufandır su
Kalbinde ibret gözü olana irfandır su
Yolun düşerse bir gün hani, Hicaz yurduna
Dudağını zemzemle ıslat, Hâcer´i düşün
Can verirken dağların yabanına, kurduna
Bir karanlık deryada Yûnus’la olsun düşün
Yanmış yüreklere her gece çağlayandır su
Benim için de, için için ağlayandır su
Görebilir miyiz bir yetimin gözyaşını?
Çözebilir miyiz mor bulutta ukdeleri?
Kim anlatır, sudaki sonsuzluk yarışını?
Kim kuşanır sularla gelecek müjdeleri?
An gelir İbrahim’e bir hoş gülistandır su
Her sabah çiçekleri aşkla ıslatandır su
´Başını taştan taşa vurup dolaşan´kimdi?
Kimdi, kuru çöllere bir Leylâ için düşen?
Elinden su damlayan insan, gerçek yetimdi
Ben bir su arıyorum, aşık kalbinde pişen
Sevgilinin yurdunu anıp da ağlayandır su
Toprağı kirlerinden her gün yıkayandır su
Hangi ırmak söndürür bu azgın ateşleri?
Hangi damlacık yürek yarasına merhemdir?
´Gemiyi kurtaracak´ hangi gözün yaşları?
Belki de bu aziz su, Mekke´deki zemzemdir
İsmaile can veren kutlu armağandır su
Varlığın damarına sevgiyle ağandır su
Ab-ı hayat, can suyu, ne dersen de, farketmez
Bil ki kaderde olan, kişiye muyesserdir
Aç gözlülerin hırsı deryaları tüketmez
Susuzluğa son çare, bilirim, can Kevser´dir
Diyardan diyara bir maksat arayandır su
Söylemeye ne hacet, bak ayan beyandır su
Su, deryadır, denizdir, Nildir, Dicle-Fırattır
Amazon, Amuderya, dağ başında bir pınar;
Bana nasip olan bir damla su, bir hayattır
Gönlüm bir su gözesi, ´üstüne kuşlar konar´
Sonsuzluk özlemiyle beni dağlayandır su
Benim için de, için için ağlayandır su.
Hüseyin K. Ece
16.02.06
Rotterdam
EN SEVİMLİ MUALLİM
“Ben bir muallim olarak gönderildim” diyene selâm olsun.
Senden öğrendim aşkı, sen öğrettin müjdeyi
Sevmenin mantığını nasıl bilirdim sensiz?
Seninle dağı aştım, çözdüm kara ukdeyi
Seninle bir can oldum, elbisesiz, bedensiz
Hasretine gömülmek var, mezarsız, kefensiz
Sen ey yâr, sen ey canân, muallimim efendim
Sen ey sevimli mürşid, sen elif lâm mîm, efendim
Ağlamayı öğrettin, binlerce minnat sana
Çölü, ancak aşığın gözyaşları ıslatır
Ne mutlu demek gerek kapında bekleyene
Bir arı tad verdiği balı nasıl anlatır
Anladım ki çocuğu anne aşkı ağlatır
Sen ey yâr, sen ey canân, muallimim efendim
Sen ey sevimli mürşid, sen elif lâm mîm, efendim
Ben senden okumayı öğrendim, sen okuttun
Bismillah dedim, çözdüm varlığın hikmetini
Gökten bir nefha indi, yeşerdi kuru odun
Yüreğime nakşettin ebedî davetini
Ne hazindir ki insan bilmiyor kıymetini
Sen ey yâr, sen ey canân, muallimim efendim
Sen ey sevgili mürşid, sen elif lâm mîm, efendim
Hiç unutmadım senin öğrettiğin kitabı
Hayatıma onunla bir başka mânâ kattım
Seninle seyredeyken gökyüzünde mehtabı
Nefsime bu müstesna güzelliği anlattım
Gönlümü bütün fani sevdalara kapattım
Sen ey yâr, sen ey canân, muallimim efendim
Sen ey sevgili mürşid, sen elif lâm mîm, efendim
Senden aldım sevginin buudunu, künhünü
Nerede yeşeteyim sunduğun hakikati
Seninle yorumladım hem dünü hem bugünü
Senin davetinle nûr olur şimdi ve âti
Budur işte O’nun rahmeti ve şefkati
Sen ey yâr, sen ey canân, muallimim efendim
Sen ey sevgili mürşid, sen elif lâm mîm, efendim
Hüseyin K. Ece
10.3.2006
Zaandam
AĞLAMAK BU KADAR GÜZEL
Ne zaman ağlayan bir bebek görsem kundakta
Aklıma annem gelir yüzündeki hüznüyle
O ki yüreği vardı, ağlamayı bilirdi
Ağlamak mı; ancak bu kadar güzel olurdu
Yüreği olmayana nasıl anlatmalıyım
Ağlamanın bir paha olduğunu hayatta
Hüznü yaşamayanın haline şaşarım ki
Fücceten kaybetmiştir, yüreğin gıdasını
Bir taşın yüreğinden fışkıran kaynağa bak
Bazı sineler gibi; yarılınca damarı
İçinden merhametin kristal tohumları
Fışkırır da; gözüne sabah güneşi doğar
Hüseyin K. Ece
15.11.2008
Zaandam
BANA ANNEMİ ÇAĞIRIN (Sitede var) 20.01.18 facebook’ta
Telaş etmeyin beyler, hele biraz bekleyin
Siz bir kenarda oturun da, annemi çağırın.
Bilemem, bu hicrandan gerçek anlar mısınız
Yüreğinize sorun da, annemi çağırın.
Ne olur karışmayın, çektiğim ızdıraba
Ne kadar ilacınız varsa koyun dolaba
Hiç bir faydası olmaz, el basarım kitaba
Hele geriye durun da, annemi çağırın.
Geçti zaman, başımda boşuna beklemeyin
Bırakın öyle kalsın, yaramı emlemeyin
Boş verin, ´bu adama ne oluyor?´ demeyin
Dostlar, şöyle buyurun da, annemi çağırın.
Hüseyin K. Ece
25.5.2006
Zaandam
BENİM ARAYIŞIM
İşte hakikat; herkes bir define peşinde
Ben ise bir Yusufum, kuyumu arıyorum
Ben Âdemle muhacir oldum ata yurdundan
Bir ömür boyu asıl yurdumu arıyorum
Kaht-ı rical var derler, nedir bunca ıssızlık?
İnsanı bulduracak o mumu arıyorum
Derya içre olsam da kanmam bu deryalarla
Susuzluğa son çare suyumu arıyorum
Kim ne derse desin, bir gün tükenir lafızlar
Ben, beni anlatacak yorumu arıyorum
İşte nimetler, hepsi sizin olsun yârenler
Artık kâfi diyen son yudumu arıyorum
Yükümü denk ettim, yol göründü mâveraya
Şimdi ebede doğru yolumu arıyorum
İşte gerçeklik; herkes bir mehlika peşinde
Ben ise bir kovayım, kuyumu arıyorum
Hüseyin K. Ece
12.3.2004
Zaandam
BAHÂNELER
Asıl dert o Leylâ’dır, bu leylâ bahânedir
Gönül dost ister, kahve ne âlâ bahânedir?
Bir canın ölümünü bin feryat ilân eder
Minarede duyduğun o salâ bahânedir
Ona yakın olana gurbet neylesin ey dost
Onunla bir olana bu sılâ bahânedir
Bak, yolculuk başladı, yârânla vedâlaştın!
Heyhat, beş dakikalık musallâ bahânedir
Canâna can teslim ya; ötesi mühim değil!
Evet, bu dilimdeki ‘pekâlâ’, bahânedir
Hüseyin gibi canı vermek; asıl marifet
Çöl ortasında hazin kerbelâ bahânedir
Asıl dert o Leylâ’dır, bu leylâ bahânedir
Can yârân ister, kahve ne âlâ bahânedir?
Hüseyin K. Ece
25. 11. 2003
Zaandam
DERDİMİZ ÇOK OLSUN
Bu yolda İbrahimler gibi candan yanalım
Çiçeğe dönüşecek ak külümüz çok olsun
Hayatı bir gülistan yapalım ey yârenler
Her güne düşen can gülümüz çok olsun
Bu hayat bir anlamda sabır sınavı demek
Mukadder belâya tahammülümüz çok olsun
Seherlerde kuş gibi uyanık olmak güzel;
Bu vakitte inleyen bülbülümüz çok olsun
İmkanı ötekiyle paylaşmayı bilelim
Bire yediyüz veren sümbül’ümüz çok olsun
Esef olmasın yârin uğrundaki çileye
Bunun için derim ki müşkülümüz çok olsun
Hüseyin K. Ece
29.4.2005
Zaandam
HERKESİN BİR LEYLÂSI VAR
“Herkes başka bir leylâ bulduğunu zanneder
Leylâ ötelerde bu iddialara güler”
Leylâyı tanımadan leylâmı buldum deme
Visâle erişmeden ben de oldum deme
Her gördüğün güzeli leylâ mı sanıyorsun?
Asıl dururken gölgeyle oyalanıyorsun
Leylâyı aramakta ciddi misin arkadaş?
O zaman, kendi içinde başlayacak savaş
Gönül, leylâya aşık olmak mı istiyorsun?
Tamam da, bir bakalım hele, sen mecnun musun?
*
Özet: Leylâmı buldum ben, sen kimsin ey leylâ?
Leylânın olmadığı an kopacak vaveylâ…
Hüseyin K. Ece
19.12.2003
Zaandam
GÜN GELDİ …
Gölgeleri giydim ki menzile ulaşayım
Gerçeği bir gerçekle ancak anlayabildim
Diledim bir gün mecnun gibi çöl dolaşayım
Başladığım noktaya, yazık ki yine, geldim
Bir yarış yapamadım ne havayla, ne suyla
Seyrine doyamadım bir deli çağlayanın
Geceleri yaşadım yanyana bir pusuyla
Hergün ortağı oldum yürekten ağlayanın
Gün geldi, yenilmez bir yiğit pehlivan oldum
Gün geldi, bir sineği kovamadım yüzümden
Gün geldi, düşündüm ki, deniz bana bir yudum
Gün geldi, bir tanecik alamadım üzümden
Tadamadım yemeğin ruha varan tadını
Bütün uykular bana bir saat gibi geldi
Arıyorken serapta aşkın mahrem adını
İşte bu hayal bana bir sanat gibi geldi
Hüseyin K. Ece
21.3.2006
Rotterdam
TOZ ZERRESİ, ÜFLESEN UÇACAK
Tükettiğim zamana yanarım, boşa geçmiş
Elli yıllık ömür; gelmiş, gitmiş, bir hiçmiş
Sonsuzu hatırlayıp güldüm emellerime
Çok çalıştım, hiç bir şey dolmadı ellerime
İnsan kaç rü’ya görür bilemem, bir uykuda
Anladım, işte bütün sermaye bir tutkuda
Toz zerresi, üflesen uçacak, kaybolacak
Arkasından; sahipsiz bir ev, tütmez bir ocak
Ne ağlayışlar gerçek, ne gülücük sahici
Her doğan ölümlü, her gelen mutlak gidici
Dostum, kendini fani olan ile avutma
Bak, bu devranın bir de ötesi var; unutma
Hüseyin K. Ece
12.8.2006
Zaandam