HASAN HÜSEYİN AKIN Fethullah Gülen'in İhanetleri | HASAN HÜSEYİN AKIN

HASAN HÜSEYİN AKIN

HASAN HÜSEYİN AKIN'ın Fethullah Gülen hakkındaki makaleleri

FETHULLAH GÜLEN’İN EHL-İ SÜNNET’E AYKIRI GÖRÜŞLERİ VE BİR İKAZNAME

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bu yazıyı üzerime vazife olduğuna inandığım için yazıyorum. Hiçbir partinin adamı değilim. Peygamberimiz Sav’ın: “Kim bildiği bir konuyu saklarsa, kıyamet günü ağzına ateşten gem vurulacaktır.” sözü gereği bu yazıyı Allah rızası için yazıyorum. Yazının konusu Fethullah Gülen Hoca’nın Ehli Sünnet Ve’ l Cemaat Mezhebi’ ne aykırı bazı sözleridir.
Şuurlu ilim sahibi mütedeyyin birçok Müslüman f.gülenin EHL-İ sünnete aykırı aşağıda belirteceğimiz. Görüşlerini ilk defa duyunca. Şok olacaklar ve hayret edeceklerdir.
1.Fasıldan Fasıla kitabının 3. Cilt 144’üncü sayfasında şunları yazıyor: “Hâsılı, herkes kelime-i şahadeti esas alarak etrafındaki insanlara bakış açısını yeniden ayarlamalı. Hatta onun birini söyleyip diğerini, yani “Muhammed’ ün Resulallah” ı söylemeyen insanlara bile, rahmet, merhamet nazarıyla bakmalı. Çünkü hadislerde anlatıldığına göre, Allah’ın o engin rahmeti ahirette öyle tecelli edecektir ki, şeytan bile: “Acaba ben de istifade edebilir miyim?” diye ümide kapılacaktır. Şimdi böyle bir rahmet enginliği karşısında, cimrilik yapma, o cimriliği temsil etme bize yaraşmaz. Hem bize ne? Mülk O’nun, hazine O’nun, kul O’nun. Öyleyse herkes haddini bilmeli.”
2.Hoşgörü ve Diyalog İklimi kitabının 241. Sayfasında (Kitaba Ali Ünal ve Ahmet Kurucan önsöz yazmıştır) şöyle diyor: “Bakın Kur’an-ı Kerim, ehli kitaba çağrıda bulunurken: “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeye gelin, Allah’ı bırakıp da bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin.” (Âll-i İmran/64) diyor. Dikkat edin, bu mesajda “Muhammed’ ün Resulallah” yok.”
3.Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yayınladığı Küresel Barışa Doğru (Kozadan Kelebeğe-3) isimli kitabında da şöyle diyor: “Yahudileri ve Hıristiyanları azarlayan ayetler, ya Hazret-i Muhammed sav döneminde yaşayan ya da kendi peygamberleri döneminde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” H.z RESULULLAH S.A.V Zamanında zamanımıza kadar gelen süreçte yaşayanlar. Ve zamanımızda bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar bu azarlamanın dışındadırlar. (Sayfa 260)
4.İnsanın Özündeki Sevgi kitabının 220. sayfasında şöyle diyor: “Bir Yahudi’nin Hazret-i İsa’ya, dolayısıyla İncil’e ve Hz. Muhammed’le birlikte Kur’an’a inanması gerekmez. Yani bir Yahudi bunlara inanmasa da dindar sayılabilir. Bir Hıristiyan da, Hz. Muhammed’e sav Kur’an’a inanmasa da dindar kabul edilebilir. Çünkü bu dinler kendilerinden sonraki ilahi sistemleri, kitapları şümullerine almazlar. Bu sebeple Yahudilik ve Hıristiyanlıktan çıkan geniş ilahi din yelpazesinde kendine bir yer bulabilir. Bu yelpazede sığınacağı bir kitap, bir peygamber her zaman vardır ve dolayısıyla o bütün bütün tefessüh etmez. Bir mütefekkirin dediği gibi (Üstad Bediüzzaman’ı kasdediyor) “Bozulmuş süt gibi olur ve bir ölçüde bir işe yarar.”
5.Fethullah Gülen’in bir mütefekkir diye bahsettiği kişi Üstad Bediüzzaman Said Nursi’dir. Yahudi ve Hıristiyanların dinlerinde kalabileceklerine delil olarak gösterdiği Üstad’ın yazısının bu konuyla alakası yoktur. F. Gülen, Üstad’ın yazısını çarpıtmış ve mana olarak da tahrif etmiştir. Üstad Bediüzzaman Yahudi ve Hıristiyanların kendi dinlerinde kalabileceklerini katiyen söylememiştir. Üstad yazısında bir Hıristiyanın İslam devletinde cizye vererek hayat hakkına sahip olduğu halde, İslam’dan dönen bir mürtedin öldürülmesinin hikmetini anlatmıştır. İşte Üstad Bediüzzaman’ın bu konudaki yazısı: “İslamiyet nazarında harbi kâfirin hakk-ı hayatı vardır. Hariçte olsa musalaha etse; dâhilde olsa, cizye verse, İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünkü vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer. Hâlbuki Hıristiyan bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nafi bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk’ı bir cihette tasdik eder.”
Görüldüğü gibi Üstad’ın bu yazısının F. Gülen’in belirttiği gibi “Yahudi ve Hıristiyanların dinlerinde kalabileceklerine” dair görüşüyle hiçbir alakası yoktur. O görüşe delil de teşkil etmemektedir. F. Gülen, Üstad’ın bu yazısını mana olarak tahrif ederek kendi görüşüne delil göstermektedir.
İslam dışı şer güçler Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili Risale-i Nur’da da bazı tahrifatlar yapmışlardır. Üstad Bediüzzaman’ın İşaratü’l İcaz adlı kitabının tercümesinde de bazı tahrifatlar vardır. Mesela, İşaratü’l İcaz adlı kitabında Fatiha tefsirinde bunu görmekteyiz. İşaratü’l İcaz adlı kitabın aslı Arapça olup, Üstad’ın kardeşi Abdülmecid’in yaptığı tercümede: “Gayrilmağdubi aleyhim veleddallin”in tefsirinde “dallin: sapıtanlar” tüm Hıristiyanlar olduğu halde araya “BİR KISIM” kelimesi ilave edilmiştir ve bu “BİR KISIM” kelimesi Arapça aslında yoktur. Bu küçük görünen iki kelime ise manayı tamamen değiştirmiş; Hıristiyanların ancak bir kısmı sapık büyük çoğunluğu hidayettedir gibi, Ehl-i Sünnet inancı dışında batıl bir itikadi görüşün, inancın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Üstad’ın ifadesiyle “Siyonist Yahudi bir ifsat komitesi” özel olarak bu ifsat işleriyle uğraşmaktadır.
6.Aynı kitabın 186. sayfasında (Zaman gazetesi aynı mektubu 10 Şubat 1998 günü yayınlamıştır) Papa ‘ya yazdığı mektubun başlığı şöyledir: “Pek Muhterem Papa Cenapları!..” mektupta yer alan ifadelerin bazıları şunlardır: “Dinler arası Diyalog için Papalık Konseyi (KCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz… İslâm yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır… Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir…”
Şimdi, yukarıdaki maddeler halinde sıraladığımız F. Gülen’in sözlerini tahlil edelim:
1.F.Gülen birinci maddede yukarıda verdiğimiz yazısında; kelime-i şehadetin ikinci kısmını yani “Muhamedün Resulallah” söylemeyen, yani Peygamberimiz Sav’ e inanmayan, onun tebliğ ettiği İslam dinini kabul etmeyen kâfir, Hıristiyan, Yahudi vs. gibi her çeşit gayr-i müslimlere “RAHMET” nazarıyla bakmamızı öneriyor. Dikkat edin “RAHMET” kelimesi İslami bir ıstılahtır. “ALLAH RAHMET ETSİN” demek, Allah acısın, günahlarını affetsin, cennetine koysun manalarına gelir. Bu manada kâfir olan, gayr-i müslim olan Yahudi ve Hıristiyanlar için, Allah’ın “RAHMET”i olamaz. Müslüman olmayan Yahudi, Hıristiyan vs. gibi kâfirlerin her çeşidi cennete giremez, ebedi cehennemliktirler. F. Gülen’in birinci maddedeki ifadelerini okursanız, bir din alimi gibi değil de, sanki bir diplomat, bir politikacı gibi konuşarak konuyu çarpıtmış, demagoji yapmış, ama yine de maksadını gizleyememiştir. O maksatta şudur: Yahudilik ve Hıristiyanlık nesh olunmamış, yürürlükten kalkmamış olup halen yürürlüktedir. Yahudi ve Hıristiyanlar da dinlerinde kalarak İslâm’a girmeden, Allah’ın “RAHMET”i gereği cennete gireceklerdir. Bu birinci maddedeki F. Gülen’in yazısını böyle anladım. Başka türlü anlayan ehli ilim varsa hatta kendisi de bunu kastetmiyorsa beni uyarsınlar. Eğer kendisi bunu kastetmiyorsa cevap versin. Bir diplomat gibi demagoji yapmadan bir İslâm alimine yakışır şekilde açıkça açıklasın.
2.İkinci maddedeki yazısında F: Gülen; Al-i İmran suresi 64. Ayetin mealini verirken; “Dikkat edin bu mesajda “Muhammedün Resulallah” yok, yani Muhammed’e Sav’ a inanın demiyor” diyerek bizim birinci maddeyi doğru anladığımızı teyit ediyor ve olumlu tevil etme yolunu da kapatıyor. Yoksa biz Müslümanlar İslami camia içinde muteber dini liderlerin hata yaptıkları zaman tevil imkânı varsa onu tevil ederek, o kişi hakkında hüsn-ü zannımızı muhafaza ederiz.
3.Üçüncü maddedeki yazısında da muğlâk ifadeler kullanmıştır. “Kur’an’ın azarladığı Yahudi ve Hıristiyanların, hepsini kapsamadığını, zamanımızdaki Yahudi ve Hıristiyanları kapsamadığını” söylemektedir. Burada F: Gülen o zamanki Yahudilerin lanetlenme hükmüne sebep olan illetin şu andaki Yahudi ve Hıristiyanlarda olmadığını kastettiğini tahmin ediyoruz. Bakara suresi 88. âyete göre Yahudilerin lanetlenme hükmünün sebebi-illeti inkârlarıdır. Bu illet kâfirler için geneldir. Bakara suresi 89. âyete göre de “Allah’ın laneti tüm kâfirlerin üzerindedir.” Yani Asr-ı Saadetteki Yahudi ve Hıristiyanlar da Peygamberimiz Sav’ in peygamberliğini inkâr ediyorlardı, şu andaki Yahudi ve Hıristiyanlar da inkâr ediyor. O zamanki ve zamanımızdaki Yahudi ve Hıristiyanların ve tüm kâfirlerin lanetlenme sebebi-illeti küfürleridir. Yani Yahudi ve Hıristiyanları lanetleyen ayetlerin hükmü Peygamberimiz Sav’ den günümüze kadar gelen tüm Yahudi ve Hıristiyanları kapsamaktadır. Gülen’in bu görüşü “tarihselcilik” sapıklığının bir tezahürüdür ve bu ehlisünnet âlimlerince reddedilmektedir. Asr-ı Saadetten bu tarafa yüz binlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âlimleri böyle bir şey söylememiştir. Kendisi bu görüşü söylerken kaynak, delil göstermemiştir.
4.Dördüncü maddedeki yazısında; Yahudi ve Hıristiyanların Müslüman olmalarının gerekmediğini açıkça yazıyor. Bir mütefekkir diye Üstad Bediüzzaman’ın yazısına atıfta bulunuyor, Üstad’ın yazısının kendisinin görüşünü desteklediğini ima ediyor.
5.Beşinci maddede atıfta bulunduğu Üstad’ın yazısını aynen koyduk. F. Gülen, Üstad’ın bu yazısını da çarpıtarak ve mânen tahrif ederek kendi görüşüne destek aradığı da açıkça görülmektedir.
ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; KELİME-İ TEVHİD-İN iki rukkünün yani ALLAH’A ve PEVGAMBER S.A.V efendimize iman etmenin birbirinden ayrılamayacağını, PEYGAMBERE S.A.V’ e inanmayanların gerçek manada ALLAH’ a inanmayacağını ,imanın altı esasının da bir bütün olup birine inanmayanın tamamına inanmayacaklarını söyleyerek, F.Gülen’ in iddaalarını yalanlamaktadır, ve onun görüşünü katiyen desteklememektedir. ( Şualar; onuncu şua, ve yirmi altıncı mektup. )
6.Altıncı maddede Papa’ya yazdığı mektuptan bazı bölümler aldık. Bunlar İslâmi prensiplere uymamaktadır:
a) Papa’ya “Pek muhterem Papa Cenapları” demesi,
bir Müslüman bir kafire hele hele kafirlerin önderi olan durumunda papa ya övücü yüceltici sözler söyleyemez. Pek Muhterem gibi yüceltmez.
b) “Papalık Konseyi misyonunun bir parçasıyız” diyor. Bu misyon nedir? Papalığın en önemli misyonu Hıristiyanlığı yaymaktır. Sizin de vazifeniz bu mudur? Açıklayın.
c) “İslâmiyet yanlış anlaşılan bir din olmuştur” diyor. Bundan neyi kastediyorsunuz? Silahlı cihadı mı kastediyorsunuz? İlay-ı kelimetullah için silahlı cihad İslâm devleti güçlü olduğu zaman farz-ı kifayedir. İnsanın Özündeki Sevgi kitabının 228. Sayfasında ilay-ı kelimetullah için silahlı cihadı inkâr ediyorsunuz. Düşman saldırırsa ancak müdafaa savaşı yapılabileceğini değişik kitaplarınızda rastlıyoruz: (aynı kitap 152. Sayfada, Hoşgörü ve Diyalog İklimi 240. Sayfada)
d ) ‘’üç büyük dinin mensupları arasında kardeşlik tesit etmek istiyoruz. ..‘’ her şeyden önce tek hak din vardır O da islamdır. Yahudi ve Hristiyan’ı Müslümana nasıl kardeş yapacaksın. Bu iki dinin geçerli olduğuna hümünlerin nesolmadıgına inanıyorsun. Bizi su izanda sokmadan açıkla.
F. Gülen’in ehl-i sünnet ve’l cemaat’a aykırı görüşlerini yukarıda maddeler halinde gördük. Yüzlerce âyet ve sahih hadislerde belirtilmesiyle ve Peygamberimiz Sav’ in Yahudi ve Hıristiyanlarla yaptığı onlarca savaş ve yüz binlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âlimlerinin ittifakıyla, Yahudilik ve Hıristiyanlık nesholmuş, hükmü kalkmıştır. Bunu istisna olarak söyleyenler F. Gülen ve birkaç ilahiyat profesörüdür.
Bu konu muhtelifün fih yani ulemanın ihtilaf ettiği bir konu değil, müttefikun aleyh bir konu, yani ulemanın üzerinde ittifak ettiği bir konudur.
Bu yazı için ilmi olmayan bazı fanatik taraftarlarının cevabını şimdiden biliyorum. Diyecekler ki: “Sen bunları Fethullah Hoca’dan daha mı iyi biliyorsun?” Ben de onlara derim ki: “F. Gülen yüzbinlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âliminden daha mı iyi biliyor?” F. Gülen bu görüşlerini söylerken, selef ulemasından hiçbir kaynak göstermemektedir. F. Gülen bir mezhebe bağlı değil midir? Yoksa müçtehidlik mi yapmaktadır? Biz kaynak gösteriyoruz ve yüzlerce kaynaktan iki tanesini alıyoruz:
“Bir kimse, İslâm’ın dışında bir dini kabul edenin kâfir olduğuna hükmetmez ve kâfir olup olmadığı hususunda şüpheye düşerse veya Müslüman olmayanların yolunun doğru olduğuna inanırsa, o kimse KÂFİR olur.” (Envar C:2 S:320)
“Yahudi ve Hıristiyanlar cehennemlik midir, değil midir diye şüpheye düşen MÜRTED olur.” (Halil Gönenç, Fetvalar C:1 S:248)
Kendisi ise, ileri sürdügü görüşler hakkında EHLİ – sünnet âlimlerden hiçbir ve kitaplarını kaynak göstermemiştir. Bu ileri sürdüğü görüşler ‘’ Fırka-i Dalla ‘nin görüşleri olup kurtuluş fırkası olan “ fırka-i faciye’nin görüşleri değildir. Kendisine ikazımız,. Fırka-i dalla ”ye ait. Görüşlerinden vaz geçerek bir gün tövbe ederek kurtulıuş yolu sırat-ı müstekim olan “ fırka-i Naciye “ olan EHLL_İ sünnet vel cemaat mezhebinin itikadına dönmesi ve bozuk itikati görüşlerini tashih etmesidir. Bunu yapmazsa yani yukarıdaki ve kendi kitaplarından kaynak vererek ispatladığımız “fırka-i dallaye “ ait bozuk itikadi görüşlerinden vaz geçmediği müddetçe, değil. Alem-i islama MEHDİ , HALİFE olmak, kendi gurubuna mensuplarına dahi imam , önder, lider olamaz. Müntesiplerinin kahir ekseriyeti. F.Gülen’ in EHL_İ Sünnete aykırı yukarda anlatıgımız görüşlerini bilmediklerini tahmin ediyorum.
Ögrenseler fanatik olmayanların F. Gülenin terk edeceklerini zannediyorum hele hele., Abdullah aymaz, İsmail büyük çelebi , m.ali büyük çelebi, m.ali Şengül, İbrahim kocabıyık, vehbi yıldız, Mustafa Özcan, ali ünal, ali bulaç, v.s gibi ehl-i ilim olan ilahiyatçı olan has talebelerinin, F.gülenin EHL_İ sünnet itikatına kesin aykırı olan bu görüşlerini kabul etmiyeceklerini düşünüyorum. Ve yine bu bozuk görüşleri hakkında ne düşündüklerini merak ediyorum.
ÜSDAT BEDİÜZZAMAN SAİD NURS-İ, bugünkü dünya siyasetine yön veren HÂKİM CEREYAN’LARIN olduğunu söyleyerek siyaset yoluyla. Dine hizmet edilemeyeceğini, eserlerinin birçok yerinde söylüyor, Dini gurupları ve özellikle talebelerini bu konuda uyarıyor. Lemalar adlı kitabının 152. Sayfasında şöyle diyor “ Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i Kübray-ı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etme ihtimali var. İNŞALLAH Risale-i Nur yoluyla
Kuur’an-ı Mucizül- Beyanın daire-i kudsiyesine girenelr; daima nura, ihlasa, imana kuvvet verecekler be öyle çukurlara sukut etmeyecekler “
ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; Risale-i Nur talebelerinin Risale-i nurda anlatılan iman hakikatlarının herhangi bir partiye filan girmeden tüm partili partisiz, Müslim gayr-i Müslim ayrım yapmadan herkese anlatmalarını, eğer bir partiye girerlerse, O partinin dışındaki diğer insanlara iman hakikatlerinin anlatamayacağını söyleyerek, bu konuda talebelerini uyarmıştır, yukarıya aldığımız. Üstadın sözleri Çok mani ’dar olup, istikbale ait manevi bir uyarıyı içermekte ve bir tehlikeye işaret etmektedir. Yani.
ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; Talebelerinden bir gurubun, hiç partiye girmeden gerçek talebe olarak partiler üstü yapılacak iman hizmetine devam edeceğini, diğer bir gurubun iman hizmetinden ayrılarak uluslararası şer olan İslam düşmanı güçlerin, bilerek veya bilmeyerek, hizmetine gireceğine işaret etmektedir. Risale-i Nur’ un; İhlaslı olan iman hizmetinden ayrılan bir gurubun. DÜNYAYA HÜKMEDEN
(Siyonizm, misyonerlik, A B D, A B, İsrail, MOSSAD, cia ,v.s) Bazı şer cereyanların, bilerek ve bilmeyerek, kontrol ve güdümüne gireceklerini, onların hesabına çalışacaklarını, tuzağa düşeceklerini, ve böylece çok derin bir çukura sukut edeceklerini, düşeceklerini manen haber vermekte ve ikaz etmektedir.
Burada ÜSTADIN uyardığı ve küresel şer güçlere hizmet edeceğini söylediği, gurubun içinde bulunan lider ve ekibi emniyet ve yargı gibi, devlet kurumlarında teşkilatlanmaya gireceklerini söyleyerek bu konuda ikazda bulunmuştur. Gurubun kahir ekseriyeti İHLASLI masum ve EHLİ hizmettir.
ÜSTADIN bu açıklamaları ve ikazları çok önemli ve çok düşündürücüdür. Bugün on civarında Risale-i Nur gurupları mevcut olup, hizmet metodu olarak F. Gülen ve gurubu bi tarafta diğer guruplarda karşı taraftadır. Diğer guruplar; kendilerinin ÜSDATIN belirttiği ve prensiplerinin koyduğu RİSAL_İ Nur yoluyla iman ve İslam metoduna kendilerinin uyduklarını, F.gülen ve gurubunu hizmet metodunun dışına çıktığını, Nurculuğu temsil edemeyeceklerini söylemektedirler. ÜSTADIN Talebeleri: ABDULLAH YEGİN, HÜSNÜ BAYRAMOGLU, SALİH ÖZVAN, MEHMET FIRINCI, VE ALDÜLKADİR BADILLI,; 10 ocak 2014 günü yeni akit gazetesinde bir bildiri yayınlayarak F.gülen ve gurubunun RİSAL_İ NUR’N hizmet metodunun dışına çıktığını açıklamışlarıdır.
ÜSTADIN uyarısı çok manidar, uyarıcı ve çok önemlidir. İslama hizmeti dava edinen her gurup hizip, tarikat meslek, meşrep ve partiler; ÜSTADIN uyardığı tehlikeye düşmemek ve dünyaya hükmeden Siyonist şer güçlerin, taguti güçlerin tuzağına düşmemek oyununa gelmemek onarlın kontrol gücüne girmemek için azami derecede gayretli ve müteyakkız olmalıdırlar.
Şuurlu, dava sahibi mütedeyyin, Müslümanları rencide eden üzen, F.gülen EHL-İ SÜNETE aykırı sözlerinden bazıları;
1 ) CEBRAİL A.S gelse parti kursa kusura bakma ben senin kurduğun partiye girmem.
2 ) 28 Şubatta generaller için iştihat yapıyorlar diye, söylediği övücü sözler.
3 ) 28 Şubat sürecinde kanal D tv programında, yalçın doğana imam hatip liselerinin, orta kısımlarının kapatılmasının bir mahsuru ve zararı yoktur, millet dinini ilahiyat fakültelerinde dinlerini öğrenir.
4 ) 28 Şubat sürecinde başbakan merhum Erbakan’a; beceremedin bırak istifa et, demiştir.
5 ) En nefret ettiğim kişi; ÜSAME BİN LADİN; demiştir.
6 ) Bana bir şefaat hakkı verilse Bülent Ecevit için kullanırım.
7 ) İslam’ın bir şiarı olan başörtüsü için, teferruat diyerek, başörtüsünün avam Müslümanlarca önemsiz olduğunun anlaşılmasına sebep olmuştur.
8 ) 28 Şubat sürecinde Başörtülü kızlara başınızı açın üniversitelere girin,
9 ) A B D’ nin ırak ve Afganistan’ı işgalinde A B D batı ve İsrail aleyhinde tek kelime etmemesi
10 ) körfez savaşında İsrail ve A B D devletlerinin, ırakta öldürdüğü yüzlerce çocuga hiç merhamet göstermemesine rağmen. İsrail de ölen birkaç çocuk için gözyaşı dökmesi.
11 ) İslami hareketlerin ve cihat hareketlerinin lehine hiçbir söz söylememesi bazı bölgelerde cihada terör A B D İsrail A B aleyhine cihad eden mücahitlere terörist demesi.
12 ) Emel sayının şarkılarıyla PEYGAMBER S.A.V EFENDİMİZİN DOGUMU İÇİN YAPILAN kutlu doğum düzenlenmesi.
13 ) Zaman gazetesinin Mardin de düzenlediği bir toplantıda bir Hıristiyan prof.la Müslüman bir kızın evlenmesini överek vermesi.
14 ) Zaman gazetesinin Avrupa başkasının, insani bir yardım kuruluşu olan, Tüm dünyadaki mazlumlara yardım eden İ.H.H YI karalaması terörist bir örgüt olarak göstererek İsrail ve A.B.D ye jurnal etmesi.
15 ) En Son başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibine kanları donduran kin ve kayızla beddua etmesi.
16 ) 1975 de burnu kırılsın burnu yere sürtülsün diye merhum Sayın Erbakan ‘ada beddua etmiştir.
17 ) Filistin’ deki mazlumlara insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde şehit olan 8 kardeşimize hiç acımayarak otoriteden neden izin almadı diyerek Hükümeti ve İ.H.H mensuplarını suçlayarak terörist bir çete olan Devlet dahi olmayan İsrail için OTORİTE diyerek meşru bir devlet gibi göstermiştir.
NETİCE:
Şuurlu ilim sahibi mütedeyyin Müslümanların çoğu 17 Aralık olaylarını şöyle değerlendirmektedir. Uluslararası şer güçlerin baskısından AKP ve Başbakan çıkmaya çalışmış daha bağımsız milli politika izlemeye başlamıştır. Bu durum İslam âleminde olumlu karşılanmış İsrail ABD ve Avrupa Birliği gibi ülkeleri ise tedirgin etmiştir. Uluslararası şer güçler rüşvet ve yolsuzluk olaylarını bahane ederek Hükümeti devirerek yerine CHP güdümlü bir Hükümet istemektedirler. F.Gülen ve gurubu da (alt tabanı tenzih ederiz) bu dışarıdaki şer güçlerin darbe girişimlerine bilerek ve bilmeyerek alet olmuşlardır.
f.Gülenin kendi kitaplarından kaynaklarıyla gösterdiğimiz. Görüşleri; KESİN OLARAK EHL-İ SÜNNETE AYKIRI GÖRÜŞLER OLUP; “ FIRKA-İ DALLE’NİN GÖRÜŞLERİDİR.
Uygun olan her zaman ve mekânda bunu ispatlamaya hazırım, ama ben yine de hüsn-ü zan ederek, te’vil yollarını aradım fakat te’vil edecek bir sebep bulamadım. F.gülenin bu görüşlerinin EHL-İ SÜNNETE aykırı olduğunun kabul eden, birçok Müslüman; Hoca belki “ TAKİYYE “ yapıyor olabilir diyorlar, amma yukarda da görüldüğü gibi ÜSDAT BEDİÜZZAMAN’NIN Görüşlerini de çarpıtarak, Yahudi ve Hıristiyanların. Kendi dinlerinde kalarak, İslam’a girmeden CENET’E gideceklerini söylemesi; bu konularda görüşmelerinde samimi olduğunu göstermektedir. Hoş görü ve diyalog iklimi kitabına önsöz yazarı gurubun önemli kişilerinden ilahiyatçı. Zaman yazarı. Ahmet kurucan, ön sözdeki yazısında, f.gülenin takiyye yapmadığını bu görüşlerinde samimi olduğunu yazıyor.
MEHDİLİK VE HALİFELİK KONUSU
EHL-İ SÜNNET dışı itikadi görüşlerle sahip olan f.gülen bu görüşleri terk etmediği müddetçe âlem-i İslam’a halife olmak şöyle, başında bulunduğu guruba camiaya dini lider dahi olamaz, son tavsiyemiz, bu sözlerimizin muhatabı f.gülen olup taban gövdenin inançları düzgün olup başlarını değiştirerek gövdeye uygun bir baş bulmalarıdır.İLAHİYATÇI Müc
FETHULLAH GÜLEN’İN EHL-İ SÜNNET’E AYKIRI GÖRÜŞLERİ VE BİR İKAZNAME
BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
Bu yazıyı üzerime vazife olduğuna inandığım için yazıyorum. Hiçbir partinin adamı değilim. Peygamberimiz sav’in: “Kim bildiği bir konuyu saklarsa, kıyamet günü ağzına ateşten gem vurulacaktır.” sözü gereği bu yazıyı Allah rızası için yazıyorum. Yazının konusu Fethullah Gülen Hoca’nın Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat Mezhebi’ne aykırı bazı sözleridir. Şuurlu ilim sahibi metedeyyin bir çok Müslüman f.gülenin EHL-İ sünnete aykırı aşagıda belirticegimiz. Görüşlerini ilk defa duyunca. Şok olacaklar ve hayret edecekelrdir.
1.Fasıldan Fasıla kitabının 3. Cilt 144’üncü sayfasında şunları yazıyor: “Hâsılı, herkes kelime-i şahadeti esas alarak etrafındaki insanlara bakış açısını yeniden ayarlamalı. Hatta onun birini söyleyip diğerini, yani “Muhammedün Resulallah”ı söylemeyen insanlara bile, rahmet, merhamet nazarıyla bakmalı. Çünkü hadislerde anlatıldığına göre, Allah’ın o engin rahmeti ahirette öyle tecelli edecektir ki, şeytan bile: “Acaba ben de istifade edebilir miyim?” diye ümide kapılacaktır. Şimdi böyle bir rahmet enginliği karşısında, cimrilik yapma, o cimriliği temsil etme bize yaraşmaz. Hem bize ne? Mülk O’nun, hazine O’nun, kul O’nun. Öyleyse herkes haddini bilmeli.” Bir çok ilim ehli şuhurlu mütediyyin Müslüman bir gün f. Gülenin ehli sünnete aykırı görüşlerini bu yazıda örgenince şok olacaklar ve hayret edecekler.
2.Hoşgörü ve Diyalog İklimi kitabının 241. Sayfasında (Kitaba Ali Ünal ve Ahmet Kurucan önsöz yazmıştır) şöyle diyor: “Bakın Kur’an-ı Kerim, ehl-i kitaba çağrıda bulunurken: “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeye gelin, Allah’ı bırakıp da bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin.” (Âll-i İmran/64) diyor. Dikkat edin, bu mesajda “Muhammedün Resulallah” yok.”
3.Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yayınladığı Küresel Barışa Doğru (Kozadan Kelebeğe-3) isimli kitabında da şöyle diyor: “Yahudileri ve Hıristiyanları azarlayan ayetler, ya Hazret-i Muhammed sav döneminde yaşayan ya da kendi peygamberleri döneminde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” H.z RESULULLAH S.A.V Zamanında zamanımıza kadar gelen süreçte yaşayanlar. Ve zamanımızda bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar bu azarlamanın dışındadırlar. (Sayfa 260)
4.İnsanın Özündeki Sevgi kitabının 220. sayfasında şöyle diyor: “Bir Yahudi’nin Hazret-i İsa’ya, dolayısıyla İncil’e ve Hz. Muhammed’le birlikte Kur’an’a inanması gerekmez. Yani bir Yahudi bunlara inanmasa da dindar sayılabilir. Bir Hıristiyan da, Hz. Muhammed’e sav Kur’an’a inanmasa da dindar kabul edilebilir. Çünkü bu dinler kendilerinden sonraki ilahi sistemleri, kitapları şümullerine almazlar. Bu sebeple Yahudilik ve Hıristiyanlıktan çıkan geniş ilahi din yelpazesinde kendine bir yer bulabilir. Bu yelpazede sığınacağı bir kitap, bir peygamber her zaman vardır ve dolayısıyla o bütün bütün tefessüh etmez. Bir mütefekkirin dediği gibi (Üstad Bediüzzaman’ı kasdediyor) “Bozulmuş süt gibi olur ve bir ölçüde bir işe yarar.”
5.Fethullah Gülen’in bir mütefekkir diye bahsettiği kişi Üstad Bediüzzaman Said Nursi’dir. Yahudi ve Hıristiyanların dinlerinde kalabileceklerine delil olarak gösterdiği Üstad’ın yazısının bu konuyla alakası yoktur. F. Gülen, Üstad’ın yazısını çarpıtmış ve mana olarak da tahrif etmiştir. Üstad Bediüzzaman Yahudi ve Hıristiyanların kendi dinlerinde kalabileceklerini katiyen söylememiştir. Üstad yazısında bir Hıristiyanın İslam devletinde cizye vererek hayat hakkına sahip olduğu halde, İslam’dan dönen bir mürtedin öldürülmesinin hikmetini anlatmıştır. İşte Üstad Bediüzzaman’ın bu konudaki yazısı: “İslamiyet nazarında harbi kâfirin hakk-ı hayatı vardır. Hariçte olsa musalaha etse; dâhilde olsa, cizye verse, İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünkü vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer. Hâlbuki Hıristiyan bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nafi bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk’ı bir cihette tasdik eder.”Görüldüğü gibi Üstad’ın bu yazısının F. Gülen’in belirttiği gibi “Yahudi ve Hıristiyanların dinlerinde kalabileceklerine” dair görüşüyle hiçbir alakası yoktur. O görüşe delil de teşkil etmemektedir. F. Gülen, Üstad’ın bu yazısını mana olarak tahrif ederek kendi görüşüne delil göstermektedir. İslam dışı şer güçler Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili Risale-i Nur’da da bazı tahrifatlar yapmışlardır. Üstad Bediüzzaman’ın İşaratü’l İcaz adlı kitabının tercümesinde de bazı tahrifatlar vardır. Mesela, İşaratü’l İcaz adlı kitabında Fatiha tefsirinde bunu görmekteyiz. İşaratü’l İcaz adlı kitabın aslı Arapça olup, Üstad’ın kardeşi Abdülmecid’in yaptığı tercümede: “Gayrilmağdubi aleyhim veleddallin”in tefsirinde “dallin: sapıtanlar” tüm Hıristiyanlar olduğu halde araya “BİR KISIM” kelimesi ilave edilmiştir ve bu “BİR KISIM” kelimesi Arapça aslında yoktur. Bu küçük görünen iki kelime ise manayı tamamen değiştirmiş; Hıristiyanların ancak bir kısmı sapık büyük çoğunluğu hidayettedir gibi, Ehl-i Sünnet inancı dışında batıl bir itikadi görüşün, inancın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Üstad’ın ifadesiyle “Siyonist Yahudi bir ifsat komitesi” özel olarak bu ifsat işleriyle uğraşmaktadır.
6.Aynı kitabın 186. sayfasında (Zaman gazetesi aynı mektubu 10 Şubat 1998 günü yayınlamıştır) Papa ‘ya yazdığı mektubun başlığı şöyledir: “Pek Muhterem Papa Cenapları!..” mektupta yer alan ifadelerin bazıları şunlardır: “Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (KCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz… İslâm yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır… Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir…”
Şimdi, yukarıdaki maddeler halinde sıraladığımız F. Gülen’in sözlerini tahlil edelim:
1.F.Gülen birinci maddede yukarıda verdiğimiz yazısında; kelime-i şehadetin ikinci kısmını yani “Muhamedün Resulallah” söylemeyen, yani Peygamberimiz sav’e inanmayan, onun tebliğ ettiği İslam dinini kabul etmeyen kâfir, Hıristiyan, Yahudi vs gibi her çeşit gayr-i müslimlere “RAHMET” nazarıyla bakmamızı öneriyor. Dikkat edin “RAHMET” kelimesi İslâmi bir ıstılahtır. “ALLAH RAHMET ETSİN” demek, Allah acısın, günahlarını affetsin, cennetine koysun manalarına gelir. Bu manada kâfir olan, gayr-i müslim olan Yahudi ve Hıristiyanlar için, Allah’ın “RAHMET”i olamaz. Müslüman olmayan Yahudi, Hıristiyan vs gibi kâfirlerin her çeşidi cennete giremez, ebedi cehennemliktirler. F. Gülen’in birinci maddedeki ifadelerini okursanız, bir din alimi gibi değil de, sanki bir diplomat, bir politikacı gibi konuşarak konuyu çarpıtmış, demagoji yapmış, ama yine de maksadını gizleyememiştir. O maksatta şudur: Yahudilik ve Hıristiyanlık nesh olunmamış, yürürlükten kalkmamış olup halen yürürlüktedir. Yahudi ve Hıristiyanlar da dinlerinde kalarak İslâm’a girmeden, Allah’ın “RAHMET”i gereği cennete gireceklerdir. Bu birinci maddedeki F. Gülen’in yazısını böyle anladım. Başka türlü anlayan ehl-i ilim varsa hatta kendisi de bunu kastetmiyorsa beni uyarsınlar. Eğer kendisi bunu kastetmiyorsa cevap versin. Bir diplomat gibi demagoji yapmadan bir İslâm alimine yakışır şekilde açıkça açıklasın.
2.İkinci maddedeki yazısında F: Gülen; Al-i İmran suresi 64. Ayetin mealini verirken; “Dikkat edin bu mesajda “Muhammedün Resulallah” yok, yani Muhammed’e sav’e inanın demiyor” diyerek bizim birinci maddeyi doğru anladığımızı teyit ediyor ve olumlu tevil etme yolunu da kapatıyor. Yoksa biz Müslümanlar İslâmi camia içinde muteber dini liderlerin hata yaptıkları zaman tevil imkânı varsa onu tevil ederek, o kişi hakkında hüsn-ü zannımızı muhafaza ederiz.
3.Üçüncü maddedeki yazısında da muğlâk ifadeler kullanmıştır. “Kur’an’ın azarladığı Yahudi ve Hıristiyanların, hepsini kapsamadığını, zamanımızdaki Yahudi ve Hıristiyanları kapsamadığını” söylemektedir. Burada F: Gülen o zamanki Yahudilerin lanetlenme hükmüne sebep olan illetin şu andaki Yahudi ve Hıristiyanlarda olmadığını kastettiğini tahmin ediyoruz. Bakara suresi 88. âyete göre Yahudilerin lanetlenme hükmünün sebebi-illeti inkârlarıdır. Bu illet kâfirler için geneldir. Bakara suresi 89. âyete göre de “Allah’ın laneti tüm kâfirlerin üzerindedir.” Yani Asr-ı Saadetteki Yahudi ve Hıristiyanlar da peygamberimiz sav’in peygamberliğini inkâr ediyorlardı, şu andaki Yahudi ve Hıristiyanlar da inkâr ediyor. O zamanki ve zamanımızdaki Yahudi ve Hıristiyanların ve tüm kâfirlerin lanetlenme sebebi-illeti küfürleridir. Yani Yahudi ve Hıristiyanları lanetleyen ayetlerin hükmü peygamberimiz sav’den günümüze kadar gelen tüm Yahudi ve Hıristiyanları kapsamaktadır. Gülen’in bu görüşü “tarihselcilik” sapıklığının bir tezahürüdür ve bu ehl-i sünnet âlimlerince reddedilmektedir. Asr-ı Saadetten bu tarafa yüz binlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âlimleri böyle bir şey söylememiştir. Kendisi bu görüşü söylerken kaynak, delil göstermemiştir.
4.Dördüncü maddedeki yazısında; Yahudi ve Hıristiyanların Müslüman olmalarının gerekmediğini açıkça yazıyor. Bir mütefekkir diye Üstad Bediüzzaman’ın yazısına atıfta bulunuyor, Üstad’ın yazısının kendisinin görüşünü desteklediğini ima ediyor.
5.Beşinci maddede atıfta bulunduğu Üstad’ın yazısını aynen koyduk. F. Gülen, Üstad’ın bu yazısını da çarpıtarak ve mânen tahrif ederek kendi görüşüne destek aradığı da açıkça görülmektedir. ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; KELİME-İ TEVHİD-İN iki rukkünün yani ALLAH’A ve PEVGAMBER S.A.V efendimize iman etmenin birbirinden ayrılamayacagını, PEYGAMBERE S.A.V inanmayacagını ,imanın altı esaınında bir bütün olup birine inanmayanın tamamına inanmayacaklarını söyleyerek, F.gülen iddaalarını yalanlamaktadır, ve onun görüşünü katiyen desteklememektedir. ( Şu alar; onuncu şua, ve yirmialtıncı mektup. )
6.Altıncı maddede Papa’ya yazdığı mektuptan bazı bölümler aldık. Bunlar İslâmi prensiplere uymamaktadır:
a) Papa’ya “Pek muhterem Papa Cenapları” demesi, bir Müslüman bir kafire hele hele kafirlerin önderi olan durumunda papa ya övücü yüceltici sözler söyleyemez. Pek Muhterem gibi yücltemez.
b) “Papalık Konseyi misyonunun bir parçasıyız” diyor. Bu misyon nedir? Papalığın en önemli misyonu Hıristiyanlığı yaymaktır. Sizin de vazifeniz bu mudur? Açıklayın.
c) “İslâmiyet yanlış anlaşılan bir din olmuştur” diyor. Bundan neyi kastediyorsunuz? Silahlı cihadı mı kastediyorsunuz? İlay-ı kelimetullah için silahlı cihad İslâm devleti güçlü olduğu zaman farz-ı kifayedir.
İnsanın Özündeki Sevgi kitabının 228. Sayfasında ilay-ı kelimetullah için silahlı cihadı inkâr ediyorsunuz. Düşman saldırırsa ancak müdafaa savaşı yapılabileceğini değişik kitaplarınızda rastlıyoruz: (aynı kitap 152. Sayfada, Hoşgörü ve Diyalog İklimi 240. Sayfada)
d ) ‘’üç büyük dinin mensubları arasında kardeşlik tesit etmek istiyoruz. ..‘’ her şeyden önce tek hak din vardır O da islamdır. Yahudi ve hırıstiyanı müslümana nasıl kardeş yapacaksın. Bu iki dinin geçerli olduguna hümünlerin nes olmadıgına inanıyorsun. Bizi su izanda sokmadan açıkla. F. Gülen’in ehl-i sünnet ve’l cemaat’a aykırı görüşlerini yukarıda maddeler halinde gördük. Yüzlerce âyet ve sahih hadislerde belirtilmesiyle ve Peygambeimiz sav’in Yahudi ve Hıristiyanlarla yaptığı onlarca savaş ve yüz binlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âlimlerinin ittifakıyla, Yahudilik ve Hıristiyanlık nesh olmuş, hükmü kalkmıştır. Bunun istisnası, F. Gülen ve birkaç ilahiyat profudur. Bu konu muhtelifün fih yani ulemanın ihtilaf ettiği bir konu değil, müttefikun aleyh bir konu, yani ulemanın üzerinde ittifak ettiği bir konudur.Bu yazı için ilmi olmayan bazı fanatik taraftarlarının cevabını şimdiden biliyorum. Diyecekler ki: “Sen bunları Fethullah Hoca’dan daha mı iyi biliyorsun?” Ben de onlara derim ki: “F. Gülen yüzbinlerce akaid, hadis, tefsir ve fıkıh âliminden daha mı iyi biliyor? F. Gülen bu görüşlerini söylerken, selef ulemasından hiçbir kaynak göstermemektedir. F. Gülen bir mezhebe bağlı değil midir? Yoksa müçtehidlik mi yapmaktadır? Biz kaynak gösteriyoruz ve yüzlerce kaynaktan iki tanesini alıyoruz“Bir kimse, İslâm’ın dışında bir dini kabul edenin kâfir olduğuna hükmetmez ve kâfir olup olmadığı hususunda şüpheye düşerse veya Müslüman olmayanların yolunun doğru olduğuna inanırsa, o kimse KÂFİR olur.” (Envar C:2 S:320 “Yahudi ve Hıristiyanlar cehennemlik midir, değil midir diye şüpheye düşen MÜRTED olur.” (Halil Gönenç, Fetvalar C:1 S:248) Kendisi ise, ileri sürdügü görüşler hakkında EHLİ – sünnet alimlerden hiçbir ve kitaplarını kaynak göstermemiştir. Bu ileri sürdügü görüşler ‘’ Fırka-i Dalla ‘nin görüşleri olup kurtuluş fırkası olan “ fırka-i faciye’nin görüşleri degildir. Kendisine ikazımız,. Fırka-i dalla”ye ait. Görüşlerinden vaz geçerek bir gün tövbe ederk kurtulıuş yolu sırat-ı müstekim olan “ fırka-i Naciye “ olan EHLL_İ sünnet vel cemaat mezsebinin itikatina dönmesi ve bozuk itikati görüşlerini tashi etmesidir. Bunu yapmazsa yani yukarıdaki ve kendi kitaplarından kaynak vererek ispetladıgımız “fırka-i dallaye “ ait bozuk itikati görüşlerinden vaz geçmedigi müddetçe, degil. Alem-i islama MEHDİ , HALİFE olmak, kendi gurubuna mensublarına dahi imam , önder, lider olamaz. Müntesiplerinin kahir ekseriyeti. F.gülenin EHL_İ Sünnete aykırı yukarda anlatıgımız görüşlerini bilmediklerini tahmin ediyorum. Ögrenseler fanatik olmayanların F. Gülenin terk edeceklerini zannediyorum hele hele., Abdullah aymaz, İsmail büyük çelebi , m.ali büyük çelebi, m.ali Şengül, İbrahim kocabıyık, fehbi yıldız, Mustafa Özcan, ali ünal, ali bulaç, v.s gibi ehl-i ilim olan ilahiyatçı olan has talebelerinin, F.gülenin EHL_İ sünnet itikatına kesin aykırı olan bu görüşlerini kabul etmiyeceklerini düşünüyorum. Ve yine bu bozuk görüşleri hakkında ne düşündüklerini merak ediyorum. ÜSDAT BEDİÜZZAMAN SAİD NURS-İ, bugünkü dünya siyasitine yön veren HAKİM CEREYAN’LARIN o ldugunu söyleyerek siyaset yoluyla. Dine hizmet edilemiyecegini, eserlerinin bir çok yerinde söylüyor, Dini gurupları ve özellikle talebelerini bu konuda uyarıy. Lemalar adlı kitabının 152. Sayfasında şöyle diyor “ Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i Kübray-ı Kur’aniye olan şu meslegimizden şimdi ayrılanlar bize düşman olan dizsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etme ihtimali var. İNŞALLAH Risale-i Nur yoluyla Kuur’an-ı Mucizül- Beyanın daire-i kdsiyesine girenelr; daima nura, ihlasa, imana kuvvet verecekler be öyle çukarlara sukut etmeyecekelr “ ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; Risale-i Nur talebelerinin Risale-i nurda anlıtılan iman haikatlarınız herhangi bir partiye filan girmeden tüm patili partisiz, Müslim gayr-i Müslim ayrım yapmadan herkeze anlatmalrını , eger bir partiye girerlerse, O partinin dışındaki diger insanlara iman hakikatlerinin anlatamayacagını söyleyerek, bu konuda talebelirini uyarmıştır, yukarıya aldıgımız. Üstadın sözleri Çok mani’dar olup, istikbala ait manevi bir uyarıyı içermekte ve bir tehlikeye işaret etmektedir. Yani.ÜSDAT BEDİÜZZAMAN; Talebelerinden bir gurubun, hiç partiye girmeden gerçek talebe olarak partiler üstü yapılacak iamn hizmetine devam edecegini, diger bir gurubun iman hizmetinden ayrılarak uluslar arası şer olan İslam düşmanı güçlerin, bilerek veya bilmeyerek, hizmetine gireceginden işaret etmektedir. Risale-i Nur; İhlaslı olan iman hizmetinden ayrılan bir gurubun. DÜNYAYI HÜKMEDEN ( Siyonizim, misyonerlik, A B D , A B , İsrail , mossad , cia ,v.s ) Bazı şer cereyanların, bilerek ve bilmeyerek, kontrol ve güdümüne gireceklerini, onların hesabına çalışacaklarını, tuzaga düşeceklerini, ve böylece çok derin bir çukura sukut edeceklerini düşeceklerini manen haber vermekte ve ikaz etmektedir. Burda ÜSTADIN uyardıgı ve küresel şer güçlere hizmet edecegini söyledi, gurubun karşısında bulunan lider, ekibi emmiyet ve yargı gibi, devlet kurumlarında teşlikatlara bir örgüt ve bir paralel yapıdır. Gurubun kahir ekseriyeti İHLASLI masum ve EHL_İ hizmettir. ÜSTADIN bu açıklamaları ve ikazları çok önemli ve çok düşündürücüdür. Bugün on civarında Rİsal-i Nur gurubları mevcud olup, hizmet metodu olarak bi tarafta F. Gülen diger gurublar bi taraftadır. Diger gurublar; kendilerinin ÜSDATIN belirttigi ve praensiplerinin koydugu RİSAL_İ Nur yoluyla iman ve İslam metoduna kendilerinin uyduklarını, F.gülen ve gurubunu hizmet metodunun dışanı çıktıgını, Nur’culugu temsil edemecegiklerine söylemektedirler. ÜSTADIN Talebelerine. ABDULLAH YEGİN, HÜSNÜ BAYRAMOGLU, SALİH ÖZVAN, MEHMET FIRINCI, VE ALDÜLKADİR BADILLI,; 10 ocak 2014 günü yeni akit gazetesinde bir bildiri yayınlayarak F.gülen ve gurubunun RİSAL_İ NUR’N hizmet metodunun dışanı çıkmayı açıklamışlarıdır. ÜSTADIN uyarısı çok manidar, uyarıcı ve çok önemlidir. İslama hizmeti dava edinen her gurup hizip, tarikat meslek , meşrep, ve partiler; ÜSTADIN uyardıgı tehlikeye düşmemek ve dünyaya hükmeden Siyonist şer güçlerin,taguti güçlerin tuzagına düşmemek oyununa gelmemek onarlın kontrol gücüne girmemek için azami derecede gayretli ve müteyakkız olmalıdırlar.
Şuurlu, dava sahibi mütedeyyin, Müslümanları rencide eden üzen, F.gülen EHL-İ SÜNETE aykırı sözlerinden bazıları;
1 ) CEBRAİL A.S gelse parti kursa kusura bakma ben senin kurdugun partiye girmem .
2 ) 28 şubatta generaller için iştihat yapıyolar diye, söyledigi övücü sözler.
3 ) 28 şubat sürecinde kanal D tv programında, yalçın dogana imam hatip liselerinin, orta kısıölarının kapatılmasının bir mahsuru ve zararı yoktur, millet dinini ilahiyat fakültelerinde ögrenir.
4 ) 28 şubat sürecinde başbakan merhum erbakana; becereedin bırak istifa et, demiştir.
5 ) En nefret ettigim kişi; ÜSAME BİN LADİN ;
6 ) Bana bir şefaat hakkı verilse Bülent Ecevit için kullanırım..
7 ) İslamın bir şiarı olan baş örtüsü için, teferruat diyerek, avam Müslümanlarca önemsiz oldugunu anlaşılmasına sebeb olmuştur.
8 ) 28 şubat sürecinde Baş örtülü kızlara başınızı açın üniversitelere girin,
9 ) A B D’ nin ırak ve afganistanı işgalinde A B D batı ve İsrail alehinde tek kelime etmemesi
10 ) körfez savaşında İsrail ve A B D devletlerinin, ırakta öldürdügü yüzlerce çocuga hiç merhamet göstermemesine rahmen. İsrail de ölen birkaç çocuk için göz yaşı dökmesi.
11 ) İslami hareketlerin ve cihat hareketlerinin lehine hiçbir söz söylememesi bazı bölgelerde cihada terör A B D İsrail A B aleyhine cihad eden mücahitlere tererüst demesi.
12 ) Emel sayının şarkılarıyla PEYGAMBER S.A.V EFENDİMİZİN DOGUMU İÇİN YAPILAN kutlu dogum düzenlenmesi.
13 ) Zaman gazetesinin düzenledigi Mardin de düzenledigi bir toplantıda bir Hıristiyan prof.la Müslüman bir kızın evlenmesini överek vermesi.
14 ) Zaman gazetesinin Avrupa baskasının, insani bir yardım kuruluşu olan, Tüm dünyadaki mazlumlara yardım eden İ.H.H YI karalaması tererüst bir örgüt olarak göstererek İsrail ve A.B.D ye jurnal etmesi. ..
15 ) En Son başkabakn Recep Tayyip erdogan ve ekibine kanları donduran kin ve kayızla beddua etmesi.
16 ) 1975 de burnu kırılsın burnu yere sürtülsün diyen merhum sayın erbakan’ada beddua etmiştir.
NETİCE:
f.Gülenin kendi kitaplarından kaynaklarıyla gösterdigimiz. Görüşleri; KESİN OLARAK EHL-İ SÜNNETE AYKIRI GÖRÜŞLER OLUP; “ FIRKA-İ DALLE’NİN GÖRÜŞLERİDİR. Uygun olan her zaman ve mekanda bunu ispatlamaya hazırım, ama ben yinede hüsn-ü zan ederek, te’vil yollarını aradım fakat te’vil edecek bir sebeb bulamadım. F.gülenin bu görüşlerinin EHL-İ SÜNNETE aykırı oldugunun kabul eden, bir çok Müslüman; Hoca belki “ TAKİYYE “ yapıyor olabilir. Diyorlar, amma yukarda da görüldügü gibi ÜSDAT BEDİÜZZAMAN’NIN Görüşlerinide çarpıtarak, Yahudi ve Hıristiyanların. Kendi dinlerinde kalarak, islama girmeden CENET’E gideceklerini söylemesi; bu konularda görüşmelerinde samimi oldugunu göstermektedir. Hoş görü ve diyalog iklimi kitabına önsöz yazan gurubun önemli kişilerinden ilahiyatçı. Zaman yazarı. Ahmet kurucan, ön sözdeki yazısında, f.gülenin takiyye yapmadıgını bu görüşlerinde samimi oldugunu yazıyor.
MEHDİLİK VE HALİFELİK KONUSU
EHL-İ SÜNNET dışı itikadi görüşlerle sahip olan f.gülen bu görüşleri terk etmedigi müddetçe alem-i islama halife olmak şöyle, başında buludugu guruba camiaya dini lider dahi olamaz, son tavsiyemiz, bu sözlerimizin muhatabı f.gülen olup taban gövdenin inançları düzgün olup başlarını degiştirerek gövdeye uygun bir baş bulmalarındır.